Nessun Dorma!..
Puccini, Turandot operasının dünya durdukça duracak bu aryasını İtalyanlar 1990 Dünya Kupası'nın resmi şarkısı diye seçmişlerdi.. Kendi ülkelerinde oynayacaklar, Roma Olimpiyat Stadı'nda finale çıkacaklar.. Kupayı kaldırırlarken Pavarotti sıktığı yumruğunu göğe uzatırken haykıracaktı, 100 bin kişilik koro ile..
"Vinçero!.. Vinçero.. Vinçero!.." "Fethedeceğim.. Fethedeceğim.. Fethedeceğim!..
İtalyanlar'ın hayallerini, yarı finalde Maradona Napoli'ye gömdü.. O sene şimdi üçüncü kümeye düşürülen Napoli'yi 69 yıl sonra İtalya Şampiyonu yapan, kentin ebedi sevgilisi Maradona, kadere bakın, İtalya'yı Napoli körfezinde boğmuştu..
"Vinçero" İtalyanlar'ın kursağında kalmıştı..
..Ve Perşembe gecesi, bir Türk, Fatih'in İstanbul'u fethetmek için inşa ettiği Rumelihisarı'nda bu Vinçero ile zaferini ilan etti..
"Kimse uyumasın.. Uyumasın kimse Hatta sen de uyuma prenses.. Soğuk odanda umutla aşkla Işıldayan yıldızlara bak. Sırrım bende kalacak.. Adımı kimse, hiç kimse bilmeyecek. Onu ışıklar yanarken Ve öpüşüm sessizlikte erirken.. Senin dudaklarının içine söyleyeceğim Kaybol gece!.. Kaybol gurup.. Kaybolun yıldızlar.. Tan yeri ağarırken fethedeceğim.. Fethedeceğim.. Fethedeceğim!.." Perşembe gecesi Fatih'in hisarını fetheden Doktor Ferhat Göçer'in adını artık herkes biliyor..
Nasıl tıklım tıklım dolu idi Hisar.. Çimenlere kadar.. Ve nasıl katılıyordu Ferhat'ın yerli, yabancı şarkılarına, insanlar.. Türkülere tamam, ama opera aryalarına da eşlik ediyorlardı..
Ve bir Kalamış söyledi tabii.. Ve de artık kimselerin cesaret etmediği gazeli söylerken mikrofonu da elinden attı.. Binlerce insan nefes almıyordu adeta, Ferhat'ın muhteşem sesi karışmasın diye..
Biterken bir alkış patladı..
SİT kurulları, Ferhat'ın Hisar'da söylemesini yasaklamalı.. O gök gürültüsü gibi patlayan alkışlar, o yeri sarsan "Bravo" haykırışları Hisar'ın bin yıldır duran taşlarını yıpratabilir..
Sesim kısılmış, ben de bağırıyordum.. Kulaklarımda TRT Repertuar Kurulu bilmemnesi.. Profesör bilmemne.. Ferhat'ı Tele Pazar'a davet etmiştik.. Kalamış'ı söylemiş.. Stüdyo yıkılıyor.. Telefon getirdiler.. "Ankara'dan.." diye.. İşte bu bilmem ne..
"Hıncal Bey.. Hıncal Bey.. Utançtan yüzüm kızarıyor.. Böyle bir rezaleti hem de TRT ekranlarına nasıl getirirsiniz.."
Tutucu.. Bağnaz.. Yobaz.. Atatürk'ün 1934 Meclis açış nutkundan haberi yok.. Dünya güzeli Türk musikisinin evrensel yorumu.. Dünyaya açılımı.. İlke değil.. Emir.. Millet ayakta.. Ayakta alkışlar dinmiyor, durmuyor.. Kalamış, Kalamış olalı böyle söylendi mi acaba?..
Gel profesör bilmem ne gel.. Gel de gör, milletini..
..Ve de Sarı Gelin.. Ona bağlı Allı Turnam.. "Saçın ucun örmezler..
Seni bana vermezler" derken, "Allı turnam bizim eve varırsan Şeker söyle kaymak söyle, bal söyle" Halil Karaduman kanunu konuşturmuyor mu?.. Murat kavalı, neyi, zurnayı insanın içine içine üflemiyor mu, aralarda.. Ölüyorum..
Derken niye hüngürdemek geliyor içimden, şarkıya 2500 kişi ile katılırken..
Arkamda bir koro var.. Ali Kocatepe.. Mimar Erhan İşözen.. Güzel eşi Oylum.. Beşiktaş Belediye Başkan vekili Ahmet Yoldar.. Erhan müthiş bir ses.. Hele türkü söylerken.. Onu da sahneye çıkarsak.. Zaten bu mimarlar mimarlık dışında her şeyi güzel yapıyorlar..
Bitti.. Millet gitmiyor.. Alkış kıyamet.. Bir daha.. Bir daha..
Yanımda Özcan.. Büfeyi işletiyor.. Ferhat ara vermediği için en az bir milyarlık ciro kaybetmiş.. "Hıncal Ağbi Hisar'ın başından beri böyle şey olmadı.. Sezen'de bile kalktı gitti millet.. Şu hale bak.. Işıklar yandı.. Herkes burada.."
Sevgili Cengiz Özdemir..
Hisar'ı yeniden yarattın bu yaz.. Ve Hisar'a ilk defa senfoni orkestrasını (Bravo Orhan Şallıel..), tenorlar, baritonlar ve sopranoları (Bravo Barbaros, Güneş, Gözde..) Turandotları, Carmenleri getirdin..
Nessun Dormalarla, Allı Turnamları öpüştürdün.. Ayni seyirciye birlikte söyletip alkışlattın..
Atatürk bu işte.. Atatürk'ün izinde olmak bu..
Teşekkürler Cengiz..
Ve sana da, Ferhat'a sormadan, o gece koşarak yanıma gelen yüzlerce insana tercüman olarak..
14 Eylül gecesi.. Hisar'da.. Bir daha Ferhat Göçer!..