Biliyorsunuz Türkiye'nin kurmak istediği hava savunma sistemi için tercihini ilk aşamada Çin'den yana koyması nedeniyle Ankara ve Washington arasında bir süredir devam eden ciddi bir gerginlik var. Türkiye neden CPMIEC adlı Çin firmasını tercih ettiğini açıklarken genel olarak şu iki noktayı vurguluyor. Birincisi Çinli firmanın Batılı şirketlere göre teknoloji transferi konusunda daha esnek oluşu. İkinci unsur ise maliyet açısından diğer iki rakipten (İtalyan- Fransız ortaklığı Eurosam ve ABD'li Raytheon) daha avantajlı olması. Washington ise bu seçimin Türkiye açısından hatalı olacağını söylerken temelde şu iki noktayı vurguluyor. Birincisi Çin sisteminin NATO hava savunma sistemiyle ortak işletime uyumlu olmayışı. İkinci olarak da bu Çin şirketinin Kuzey Kore, İran ve Suriye'ye silah satışı nedeniyle ABD'nin kara listesinde oluşu.
Bunlar işin teknik tarafları. Şimdi gelelim meselenin ideolojik boyutuna. Washington'da Türkiye konusunda yapılan dış politika analizlerinde genel olarak iki eksen üzerinde durulur. Bir eksende "Batı ve laiklik" kriteri vardır. ABD'nin Soğuk Savaş yıllarından beri alıştığı ve genel anlamda TSK ile bağlantılı olduğu için "Kemalist" ve "Batı dostu" olarak da adlandırılan bir dış politika vizyonudur bu. Diğer uçtaysa "İslam" eksenli giden, Batı ile ilişkilerde sorunlu, yüzünü Arap Dünyası'na çevirmiş, laiklik kavramıyla kavgalı bir dış politika vizyonu vardır. Batıcı ve Kemalist vizyona göre bir İslamcı eksen kaymasını temsil eden bu tür bir dış politikanın biraz daha sofistikasyona açık yorumu "Yeni Osmanlıcılık" olarak algılanır Washington'da. AK Parti genel hatlarıyla bu Yeni- Osmanlıcılık kategorisinde değerlendirilir ABD tarafından.
Ben kendi adıma bu kategorileri basite indirgemeci ve fazlaca siyah- beyaz buluyorum. Bu nedenle yaklaşık 3 yıldır ABD'de İngilizce kaleme aldığım birçok makalemde bu "Kemalist, İslamcı, laik, Batıcı, Doğucu" gibi yüzeysel ve sübjektif tanımlamaların dışına çıkan bir Türkiye Gaullism'i temasını işliyorum. Nedir Gaullism? Kısaca "bağımsızlık, prestij, büyüklük, devlet merkezli kapitalizm ve ulusal çıkar" ekseninde giden ve Fransa'nın 20. yüzyılına damgasını vuran en önemli lider Charles de Gaulle ile özdeşleşmiş bir stratejik vizyon Gaullism.
Türk Gaullism'i kanımca Kemalizm, Yeni-Osmanlıcılık, ulusalcılık gibi birçok akımın asgari ortak paydalarına sahip. Özünde Batı'ya güvenmeyen ve Türkiye'nin Batı'dan bağımsız olarak kendi ayakları üzerinde sağlam, güçlü, prestijli şekilde durmasını isteyen bir vizyona sahip Gaullist Türkiye. Tıpkı Fransa'nın 1960'larda izlediği Gaullist politikalar gibi NATO dışında alternatifler arayan, prestij ve büyüklük peşinde koşan, ABD'den bağımsız olarak kendi savunma sistemi ve nükleer gücünü oluşturmak isteyen bir Türkiye'ye doğru yol alıyor olabiliriz.
Kanımca Türkiye'nin Çin ile NATO çerçevesi dışında geliştirmekte olduğu askeri ilişkilere bu açıdan bakmakta yarar var. Eğer Çin füzeleri, hem AK Parti gibi yeni- Osmanlıcı olarak algılanan, hem de Şükrü Elekdağ gibi Kemalist dış politika ile özdeşleştirilen "establishment" isimlerin gözünde "bağımsızlık, prestij, ABD yörüngesinden uzaklaşma, kendi ayaklarımız üzerinde durma" çerçevesinde değerlendiriliyorsa, Türk Gaullism'i kısa zamanda oldukça ciddi yol almış demektir.