Devlet kurumlarının kapanmasına kadar giden Kongre'deki bütçe inatlaşması nedeniyle geçtiğimiz hafta Obama çok önem verdiği Doğu Asya ziyaretini iptal etmek zorunda kaldı. Oysa neredeyse 10 aydır planlanan bu çok kapsamlı ziyaret Washington'un bölgede Çin'i dengeleme stratejisinin en önemli boyutunu teşkil ediyordu. İçeride yaşanan siyasi ve ekonomik kriz böylece ABD dış politikasına da son derece olumsuz şekilde yansımış oldu. Nereden bakarsanız bakın, ülkenin içine düştüğü durum ABD ve Obama açısından küresel bir prestij kaybı.
Obama ikinci dönemine başlarken üç konuya öncelik vermek niyetindeydi. Birincisi içerideki ekonomik şartları düzeltmek. İkincisi Doğu Asya ve de özellikle de Çin ile ilişkilere daha çok zaman ayırmak. Üçüncüsü de Ortadoğu'dan uzak durmak. Obama ikinci döneminin birinci yılını doldurmak üzere ve her üç önceliği konusunda da ciddi hayal kırıklığı yaşıyor. Ortadoğu'dan uzaklaşıp Asya'ya doğru bir eksen kayması yapmak isteyen Washington bir yıldır ne Ortadoğu'dan uzaklaşabiliyor, ne Asya'ya odaklanabiliyor ne de evdeki ekonomik ve siyasi sorunlara çözüm bulabiliyor.
Önce Ortadoğu'ya bir göz atalım. Evet, Obama Ortadoğu'da yeni bir savaşa girmeme konusunda kendi açısından başarılı bir sınav verdi. Öte yandan halen en acil meseleler ve en çok mesai sarf edilen konular hep bu bölgede. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın son dönemdeki en ciddi diplomatik girişimlerine bir göz atalım. Bunlar sırasıyla, Arap- İsrail barış süreci, Suriye ile yeni başlayan kimyasal silah pazarlığı ve son olarak da İran açılımı. Kerry için her şeyden önemli gözüken Arap- İsrail barış süreci kozmetik olarak da olsa rayında gidiyor. Hamas ortada yok ama Filistin otoritesi ve İsrail masa başında görüşmelere devam ediyorlar. Bu noktaya gelinceye kadar Kerry ve Obama yönetimi çok uğraştılar. Suriye kriziyse Obama'yı savaşın eşiğine kadar getirdi ama son anda bu ülkeyi bombalamak yerine kimyasal silahları yok etmeyi amaçlayan yeni bir diplomatik süreç başladı. İran ise yeni siyasi lider Ruhani sayesinde Washington ile son 10 yılın en ciddi diplomatik açılımını yaşıyor. Sonuç olarak Obama Ortadoğu'da savaşa girmese de, bu bölgeden bir türlü uzak duramıyor. Öncelik vermek istediği Çin ve Doğu Asya'ya oranla Ortadoğu diplomatik, siyasi ve stratejik açıdan hep daha ön planda. Nitekim Obama ikinci döneminde İsrail, Avrupa ve Rusya'ya gitmiş olmasına rağmen daha henüz Doğu Asya'ya resmi bir ziyaret gerçekleştiremedi ve de öyle gözüküyor ki evdeki siyasi ve ekonomik sorunlar nedeniyle Asya ziyareti daha uzun süre gerçekleşemeyecek.
Bütün bu dış politika meseleleri bir yana, Obama'yı en çok rahatsız eden konu içeride yaşanan siyasi ve ekonomik kriz. Obama 2008'de göreve geldiğinden bu yana hep aynı mesajı verdi:
Temel öncelik ekonomiyi düzlüğe kavuşturmak. Bugün ABD ekonomisi büyük oranda Obama yönetimi sayesinde 2008'e oranla çok daha iyi durumda. Borç oranı ve işsizlik düşerken, kalkınma hızı yavaş yavaş yükseliyor. Ama Kongre'deki bütçe inatlaşması ve haftaya yaşanması muhtemel borç tavanı krizi ülkeyi bir kez daha 2008'deki gibi bir finansal uçurumun eşiğine getirebilir. Sonuç olarak Çay Partisi gibi radikal bir azınlık nedeniyle ABD bugün içeride ve dışarıda felç olmuş bir görünüm içinde.