Susan Rice büyük ihtimalle Obama'nın ilk tercihiydi. Hem sadakat hem de uyumlu çalışma açısından Rice Obama'nın hep en yakınında olmuş ve dünyaya aynı pencereden bakan bir isimdi. Ama olmadı. Bingazi fiyaskosu ve siyasi tecrübe eksikliği sonuç olarak bütün hesapları değiştirdi. Bu arada Susan Rice isminin konuşulduğu bu son haftalarda Washington'daki hemen hemen bütün dış politika uzmanları John Kerry'nin ABD dış politikası açısından daha az risk taşıyan bir seçim olacağı konusunda hemfikirdi. Sonuçta beklenen oldu. Kerry muradına kavuştu. Yaklaşık 30 yıldır Senato'da dış politika konusundaki uzmanlığı ve Obama yönetimi için son dört yıldır Afganistan, Pakistan, Sudan, İsrail ve İran gibi birçok çetrefil dosyada "backchannel" yani perde arkası diplomasideki başarısı Kerri'yi yeni görevi için en doğal seçim haline getirdi.
Fakat Kerry'nin Dışişleri Bakanı olacak olması Susan Rice isminin Beyaz Saray ve dış politika açısından unutulmasına sebep olmayacak. 2013'te, 6 ay sonra Susan Rice ABD'nin BM Büyükelçisi görevinden terfi edip büyük ihtimalle çok daha önemli bir göreve gelecek. Washington kulislerinde konuşulan senaryoya göre şu anda Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Tom Donilon, David Petraeus'un istifası nedeniyle boşalan CIA başkanlığına geçecek. Böylece Susan Rice Beyaz Saray'da Başkan'a en yakın konumda ve birçok açıdan strateji ve politika formülasyonunda Dışişleri Bakanı kadar etkisi olan Ulusal Güvenlik Danışmanı görevine gelecek. Bu görevin başka bir avantajı Kongre'den onay gerektirmiyor oluşu. O nedenle Susan Rice ismini pek yakında çok önemli bir görevde görürseniz şaşırmayın.
Peki, Kerry ile ABD dış politikasında nasıl bir değişiklik olur? Kanımca ciddi değişiklik beklemeye gerek yok. Washington'un başını ağrıtan sorunların çoğu yapısal. Suriye, İran, Afganistan, Pakistan, Çin ve Rusya konusunda ABD'nin yaşadığı sorunlar kolay kolay yeni bir Dışişleri Bakanı sayesinde çözüme kavuşacak sorunlar değil. Zaten Kerry'nin bu sorunlara yaklaşımı ABD siyasi gelenekleri ve klasik ABD dış politika establishment'ıyla bütünüyle aynı paralelde. Yani Kerry'den İran, İsrail veya Çin konusunda radikal veya çok daha yeni ve yaratıcı stratejiler izlemesini beklemek hayalperestlik olur. Ayrıca ABD dış politikasının formülasyonunda en etkili konum Dışişleri Bakanlığı değil Beyaz Saray. Ve 2008'den bugüne gördüğümüz gibi ismi Barack Hüseyin Obama olan ve radikal değişiklik vaat ederek Beyaz Saray'a gelen bir lider bile büyük değişikliklere imza atamadı. İdealizm ve realizm arasında giden ideolojik sarkaçta Kerry realist cephede yer almaya devam edecek. Daha sıra dışı ve idealist arayışlar için Beyaz Saray'a Obama-Rice ikilisine bakmak daha yerinde olacaktır kanımca. Bu arada asıl sorulması gereken şey, Obama'nın ikinci döneminde dış politikaya ne kadar zaman ayıracağı. Zira ABD ekonomisi mali uçurumun eşiğine doğru gittikçe süratli bir şekilde yol alıyor. Yeniden krize girecek bir ABD ekonomisi Obama'nın tüm vaktini alırken, Kerry'yi de inandırıcılık konusunda etkisiz hale getirebilir.