Türkiye'de Balyoz davasında verilen cezalara Washington'dan gelen tepkiler nasıl? Daha genel sormak gerekirse Obama yönetimi Türkiye'de askersivil ilişkilerinin bu son dönemine nasıl bakıyor? Washington'da bir konuyla ilgili analiz ve yorum yapılması için her şeyden önce o konunun gündeme girmesi gerekir. Türkiye şu aralar zar zor da olsa Amerika'da gündeme giriyor. Ama iç politika nedeniyle değil. Sadece ve sadece Suriye nedeniyle. O da Suriye meselesi Washington açısından aciliyet teşkil ettiği için. Tahmin edeceğiniz gibi seçim döneminde olan Washington'da dış politika hep ikinci planda.
Bu nedenle Obama yönetiminden Türkiye'de asker-sivil ilişkileri konusunda yorum almak bile zor. Bu konu açılınca resmi ve basına açık yorumlar her zaman olduğu gibi "Türkiye'nin kendi iç meselesi konusunda fikir belirtmemek" yönünde. Ancak satır araları iyi okunduğunda ve ABD basınının son zamanlardaki Türkiye analizleri dikkate alındığında karşımıza ilginç bir tablo çıkıyor. Türkiye'nin dışarıdaki imajı belirgin şekilde değişiyor. Mesela 2003 ve 2010 arasında, resmi yetkililerle özel sohbetlerde ve ABD basınında genel söylemde Türkiye konusunda "İslamcı" bir gidişat olduğu yönünde endişe göze çarpardı. Son iki yıldır, Arap Baharı bağlamında bu "İslamcı gidişat" edebiyatı kesildi. Yerine buna tam tezat bir "Türkiye modeli" söylemi geldi. Mısır, Tunus, Libya gibi ülkelerde iktidara gelen veya güçlenen Müslüman Kardeşler hareketinin Türkiye'ye ve AK Parti'ye model olarak bakıyor oluşu ABD basınının gündemine girdi.
Tabii aynı zamanda son iki yılda dış politika alanında da bazı önemli değişiklikler oldu. 2010'da yaşanan İran krizi sonrasında, son iki yıldır kat edilen mesafede Ankara-Washington ilişkileri oldukça düzeldi. Mesela İsrail ile yaşanan ciddi gerginlik bile Washington-Ankara hattında ciddi bir sarsılma yaratmadı. Bu arada Türkiye'nin NATO radarlarına "evet" demesi, Türkiye-ABD arasındaki ilişkinin stratejik ortaklık boyutunu Rusya ve İran aleyhine güçlendirdi. Bu nedenle son zamanlarda Ankara ve Washington arasında bir balayı yaşandığından bahseder hale geldik.
Ancak bütün bunlar ortalık tozpembe anlamına gelmiyor tabii ki. Mesela Suriye konusunda Türkiye'nin beklentilerini karşılamak Obama açısından çok zor. PKK konusu her zaman olduğu gibi ilişkilerde beklenti sorunu yaratmaya devam ediyor. Bu arada Türkiye'de içerdeki gidişat da son aylarda Washington'da ve ABD basınında soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor. Evet, İslamcı gidişat söylemi bitti. Ama onun yerine daha dikkate alınması gereken bir "otoriter gidişat" söylemi geldi. Yerli yersiz Erdoğan-Putin benzetmeleri çok daha sık yapılır hale geldi mesela. Aynı şekilde Washington Post'ta geçen hafta Başbakan Erdoğan ile yapılan söyleşide basın özgürlüğü meselesi ve hapisteki gazeteciler konusu gündeme geldi. Batı basınında çıkan birçok yazıda Türkiye'de Çin ve İran'daki toplam sayıdan daha fazla gazetecinin hapiste olduğu belirtiliyor. Bu da haksız bir şekilde sanki Çin ve İran basını Türkiye'deki basından daha serbestmiş gibi bir izlenim yaratıyor. Sonuçta Türkiye'nin demokratik imajını zedeleniyor. Türkiye tabii ki Rusya'dan, Çin'den ve İran'dan daha demokratik bir ülke. Zaten tam da bu nedenle askeri vesayeti sona erdiren AK Parti'nin siyasi özgürlükler konusunda çok daha hassas olması gerekiyor. Unutmamak gerek ki Batı'daki algılama kendi gerçeğini yaratıyor.