Hatırlatmak amacıyla geçen haftaki yazımızın kısa bir özetiyle başlayalım. Bildiğiniz üzere, Suriye'deki olaylar nedeniyle Türkiye'nin komşularıyla "sıfır sorun" politikasının iflas ettiği yönünde yorumlar yapılıyor. Geçen haftaki yazımda buna katılmadığımı vurguladım. Mesele Türkiye'nin "sıfır sorun" söyleminde değil. Sıfır sorun söylemi zaten bir dış politika doktrini olmaktan çok Türkiye'nin bölgesel barış ve ekonomik entegrasyon arayışını ifade edenbir vizyon. Bu vizyonda bir sorun yok.
Öte yandan bugün geldiğimiz noktada artık karşımızda yeni bir Ortadoğu var. Bu nedenle Ankara bazı revizyonlar yapmak zorunda. Gelişmeleri iyi okumak gerekiyor. Arap dünyasında ilk kez tabandan gelen halk hareketleri polis devletini altüst ediyor. Mübarek rejiminin çökmesi tarihi bir dönüm noktası oldu.Ankara otokratik rejimlerle arasına mesafe koymalı ve demokratik değişime destek vermeli diyenler haklı. Ankara'nın Mısır ve Suriye politikası zaten bu yönde gelişti. Üstelik bir konuyu açıkça teslim etmek gerekiyor: Türkiye'nin Arap dünyasında son on yıldır artan popülaritesi hiçbir zaman otoriter rejimlere yakın olmasından kaynaklanmadı. Tam tersine bölgede Mısır gibi otoriter rejimler AK Parti hükümetinden hiçbir zaman hazzetmedi. Ama sokakta durum bunun tam tersi oldu. Türkiye Arap halklarının gönlünde taht kurdu. Bunda kuşkusuz Irak savaşında ABD'ye "hayır" denmesi ve İsrail ile kriz çok etkili oldu. Otoriter Arap rejimleri ABD'nin kuyruğundan ayrılmaz ve İsrail ile gizli ittifaklar (ortak düşman İran'a karşı) içine girerken, Türkiye'nin kişilikli ve bağımsız politikası Arap halkları nezdinde çok olumlu yankılandı.
Bu açıdan bakınca ortaya çok açık bir tablo çıkıyor. Türkiye hem demokratik kimliği, hem de başarılı dış politikasıyla Ortadoğu'da büyük bir stratejik boşluğu dolduruyordu. Fakat şimdi tablo değişiyor. Türkiye'nin içini doldurduğu stratejik boşluk ortadan kalkıyor ve Mısır Arap dünyasındaki stratejik boşluğu doldurmaya namzet en önemli ülke. Son on yıldır Arap dünyasında heyecan yaratan ülke hep Türkiye iken, şimdi Arap dünyası hararetle Mısır'ı takip ediyor. Eylülde tarihinde ilk kez demokratik seçimler yapacak Mısır daha şimdiden kişilikli ve Mısır halkının taleplerine uygun bir dış politika izliyor. Ekonomisi darmadağın olduğu halde Mısır, Filistin meselesinde önderliği ele aldı. Hamas ile El Fetih'in arasını buldu. Gazze ile sınırı açtı. İsrail'e endeksli olduğu için ABD'den gelen ekonomik ve askeri yardımı reddediyor.
Bu yeni Ortadoğu'da eski stratejik boşluk yok. Bu nedenle Türkiye şimdi Mısır ile rekabet etmek yerine stratejik liderliğini kendisinin daha avantajlı olduğu alanlarda göstermeli. Nedir bunlar? Kanımca Türkiye'nin yeni Ortadoğu'da göreceli avantajının olduğu birçok alan var. Bunların başında Türkiye'nin "Batı" dünyası içinde oluşu geliyor. NATO ve Avrupa Konseyi üyesi, AB ile müzakere eden bir Türkiye, Batı içinde İslam dünyasını temsil edebilme özelliğine sahip tek ülkedir. Bu nedenle AK Parti hükümeti Türkiye'nin Batılı kimliğini daha ciddiye almalı. Son zamanlarda kimse Batı'da Türkiye'nin Müslüman kimliğini sorgulamıyor. Öte yandan Batı dünyasında Türkiye'nin demokratik ve Batılı kimliği konusunda soru işaretleri var. Batı'nın bütün oryantalist önyargılarına rağmen bunlar ciddiye alınmalı. Unutmayalım ki Batı içinde yeri sağlam bir Türkiye'nin yeni Ortadoğu'daki siyasi, ekonomik ve kültürel ağırlığı daha fazla olacaktır. Türkiye'nin Ortadoğu'da başka bir göreceli avantajı laik ve demokratik bir rejime sahip olmasıdır. Bu sayede Türkiye, Mısır'ın kesinlikle üstesinden gelemeyeceği çok önemli bir alan olan mezhepçilik, yani Sünni-Şii kutuplaşması meselesinde stratejik liderlik gösterebilir. Başbakan Erdoğan'ın son Irak ziyaretinde Necef'e gitmesi ve Ayetullah Sistani ile görüşmesi bu nedenle çok önemliydi. Sonuç olarak AK Parti yeni Ortadoğu'da Türkiye'nin Batılı kimliğini daha ciddiye almalıdır.