Kısa bir ziyaret için geldiğim İstanbul'da bana en çok sorulan soru hep aynı oldu: Washington seçimlere nasıl bakıyor? Soruya soruyla cevap vererek ben de ısrarla sordum: Hangi Washington? Zira tek bir Washington yok. Farklı yorumlar yapan, farklı görüş ve analizler sunan "birçok" Washington var. ABD medyasında, düşünce kuruluşlarında ve hatta Obama yönetimi içinde bile farklı farklı sesler çıkıyor.
Türkiye'deki seçimler Amerikan basınının pek gündeminde değil. Daha çok Türkiye'nin Ortadoğu politikası tartışılıyor. Ender çıkan Türk iç politikasına yönelik yazılarda kafa karışıklığı var. Mesela Amerikan basınının en prestijli iki gazetesi, Washington Post ve New York Times, Türkiye'nin iç dinamikleri konusunda oldukça farklı düşünüyorlar. Washington Post editörleri Türkiye'de İslamcı bir hükümetin görevde olduğu varsayımı üzerinden hareket ediyor. New York Times ise Türkiye için askeri vesayetten kurtulmuş daha demokratik bir ülke analizi yapıyor. Buna rağmen ortak noktalar da yok değil. Her iki gazete de Türkiye'ye bakınca kendine çok güvenen, ekonomisi güçlü, dış politikada kendi bildiğini okuyan ve Amerika'ya karşı dik duran bir ülke görüyorlar. İsrail ile gidişat ve basın özgürlüğü gibi konularda da benzer kaygı ve önyargıları paylaşıyorlar.
Amerikan hükümeti ne düşünüyor derseniz o da yekpare ve tek sesli değil. Obama yönetimi içinde birbiriyle çelişen görüşler var. Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı bazen farklı Türkiye analizleri yapıyor. Amerikan Kongresi ayrı bir gezegen zaten. Netice itibariyle Türkiye'yi en çok Obama yönetiminin ne düşündüğü ilgilendiriyor. Bu nedenle gelin yönetim içinde Türkiye ile en çok ilgilenen yerlere bakalım. Bunlar Amerikan Dışişleri, Savunma Bakanlığı ve Beyaz Saray. Detaylarda ayrışmalar olabilir. Ama benim görebildiğim kadarıyla AK Parti'nin bu seçimlerden açık ara birinci parti olarak çıkacağından kimsenin en ufak bir şüphesi yok. Neden diye sorduğunuz da cevap tek bir kelimeyle "ekonomi". Türkiye'de ekonominin doksanlı yıllara oranla çok daha iyi gittiği apaçık ortada. Kalkınma hızı ve kişi başına düşen gelir son 8 yıldır sürekli bir artış içinde. Türkiye'nin bu başarıyı küresel krize rağmen ve bütün Avrupa durgunluk içindeyken gerçekleştiriyor olması Washington'da büyük takdir topluyor. Bu nedenle halkın istikrardan yana oy vereceği ve AK Parti'nin Türkiye tarihinde çok ender görülen bir başarı göstererek üçüncü kez seçimleri rahatça kazanacağı analizi yapılıyor.
Öte yandan, bu durum Türkiye'de her şeyin güllük gülistanlık halinde görüldüğü anlamına gelmiyor. Özellikle Dışişleri Bakanlığı Türkiye'de daha demokratik bir iktidar ve daha başarılı bir muhalefet görmek istiyor. Bu nedenle MHP ve CHP'nin yeni dönemde Meclis'te güçlü bir şekilde temsil edilmesine sıcak bakılıyor. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, Washington'da bilinen isimler değil. Ama AK Parti'nin karşısında eskiden olduğu gibi sürekli olarak laiklik teması işlemek ve "korku pazarlamak" yerine "proje üreten" bir muhalefet oluşu Amerikalı yetkililer tarafından çok olumlu karşılanıyor.
Bu arada gerek Beyaz Saray gerekse Dışişleri ve Pentagon Türkiye'nin bir numaralı sorununun Kürt meselesi olduğunu kabul ediyorlar. Bu alanda yakın geçmişe kadar demokratik açılımları savunan AK Parti'nin bugün daha statükocu bir söylem tutturmuş olması yadırganıyor. Bütün meseleyi, eskiden TSK'nın yaptığı gibi sadece sosyo-ekonomik bir sorun olarak gören AK Parti kafa karıştırıyor. "MHP'yi barajın altında tutmak için taktik amaçlı bir manevra gerçekleştiriliyor" yorumları yapılıyor. BDP ve CHP arasındaki yakınlaşma da kafa karıştırıyor Washington'da. Peki Beyaz Saray, Dışişleri ve Pentagon Türk dış politikasında seçim sonrası ne bekliyor? Haftaya bu soruyla devam edeceğiz.