Acaba yıllar sonra bir gün Ermenistan ve Türkiye bir mucize yaratıp geçmişlerindeki acıyı anmak için ortak bir dil, ortak bir duygu paylaşır mı? Acaba iki halk, siyasete ve siyasetçilere rağmen bu acı dolu günde birbirini kucaklar mı? Neden olmasın? Adına ister soykırım, ister tehcir, ister trajedi, ister büyük felaket, ister kıyım densin.Yaşanan, Türklerin ve Ermenilerin Anadolu'daki ortak tarihi.
Amerika'nın, Avrupa'nın tarihi değil. Bizim tarihimiz.Maalesef bugün Ermenilerle tarihimizi, insanlığımızı ve kardeşliğimizi ortak payda yapan bir 24 Nisan yaşamaktan çok uzağız. İstanbul'da yaşayan 60 bin Ermeni vatandaşımızı bile sevgiyle kucaklayıp "acınızı paylaşıyoruz" demekten çok uzağız maalesef.
Ölen yüz binlerin anısına saygı duymak yerine her yıl 24 Nisan'da aynı kepazeliği yaşıyoruz. Bütün gözler Washington'a çevriliyor.
Akıbetini bekleyen sorunlu bir çocuk gibi her yıl Beyaz Saray ne diyecek diye pür dikkat kesiliyoruz. Sizi bilmem ama bu durum beni utandırıyor. Ortak acımızı paylaşmak, biraz susup düşünmek yerine "Beyaz Saray ne dedi, neden dedi" konusunda yazmak ve konuşmak bana gittikçe daha ağır geliyor. Ama galiba Türkiye kendisiyle barışık, normal bir ülke haline gelmedikçe bu Beyaz Saray'lı 24 Nisan'lardan kaçış yok.
Evet, sonuç olarak 24 Nisan'da Obama bir kez daha hem Ankara'yı hem de Ermeni diyasporasını kızdıran bir açıklama yaptı. Başarı kriteri de bu olmalı zaten. Zira çetrefil dengeler üzerine kurulmuş dengeli açıklamalar kutuplaşmış radikal noktaları hep rahatsız eder. 1915 konusunda Ankara ve Ermeni diyasporası iki ayrı kutup teşkil ediyorlar. Eğer bunlardan biri, metne bakıp "harika olmuş" deseydi ortada bir dengesizlik olduğu anlaşılacaktı. Metindeki denge arayışına rağmen şurası kesin: Obama 1915'te bir soykırım yaşandığına inanıyor.
Zaten son iki yıldır kaleme aldığı 24 Nisan mesajlarında da "soykırım" kelimesini kullanmadan bu konuda fikrini değiştirmediğini ifade ediyor. Ama Obama kendi fikrinden çok Ermenistan ve Türkiye arasındaki normalizasyona önem veriyor. Bu nedenle bu süreci baltalayacak bir şey yapmak istemiyor.
Erivan 24 Nisan'dan 48 saat önce normalizasyon sürecini askıya alarak Obama ve metin üzerinde psikolojik baskı oluşturmaya çalıştı. Ama Obama Türkiye'yi suçlayıcı ifadeler kullanmaktan sakındı. Hatta geçen yılın aksine bu yılki metinde Ermenileri kurtaran Türklere bir atıf bile vardı. Peki bu ne anlama geliyor? Gayet basit. Obama Ankara'ya protokollerin bir an evvel Meclis'ten geçmesi için siyasi cesaret aşılamaya çalışıyor.
Şimdi Ermeni lobisi bütün gücüyle Kongre'de aynı mücadeleye devam edecek. Buna hiç şüphe yok. Kasım ayındaki ara seçimler öncesinde Kongre'de halen güçlü bir Demokrat çoğunluk varken, Ermeni lobisi Türk-Amerikan ilişkilerinde İran ve İsrail gibi sorunların verdiği ivmeyle amacına ulaşmaya çalışacak. Peki Türkiye ne yapmalı? Protokollerin Meclis'ten geçmesi başka bir bahara kalmış gözüküyor. Öte yandan halen belirli fırsatlar var değerlendirilmesi gereken.
Ermenistan'ın resmi normalizasyon sürecini askıya almış olması bu durumu değiştirmiyor.
Ankara bir an evvel şunu anlamalı: Ermeni soykırımı artık sadece tarihi, hukuksal veya diplomatik bir mesele olmaktan çıktı. Bu mesele psikolojik ve toplumsal yönüyle ele alınmalı. Aksi takdirde Ermenistan'la yakınlaşma ve "ortak tarih komisyonu" gibi resmi mekanizmalar hiçbir yere gitmez.
Ankara, kültürel açıdan ve sivil toplum temelinde bazı adımlara destek vermeli. Mesela Erivan Senfoni Orkestrası bu yaz İstanbul'a "Avrupa Kültür Başkenti" etkinlikleri çerçevesinde davet edilmeli. Hep ifade ettiğim üzere, artık İstanbul'da bir "Hrant Dink Barış Anıtı" yapmanın vakti geldi.
Daha da önemlisi, artık 24 Nisan'larda Ankara hem kendi Ermeni vatandaşlarına hem de Erivan'a hitaben bir "Acınızı Paylaşıyoruz" açıklaması yapmalı. Türkiye büyük bir devlet olduğu için büyük düşünmeli. Ancak o zaman küçücük Ermenistan'dan da olgunluk bekleyebiliriz.