Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

Kürt meselesine AB ve ABD nasıl bakıyor?

WASHINGTON

DTP'nin kapatılması ve sonrasında ortaya çıkan şiddet olayları nedeniyle Türkiye çok zor bir döneme girdi. AK Parti hiç beklemediği bir anda kendini birden çok zor bir konumda buldu. Daha iki hafta önce "demokratik açılım ne getirecek? " diye sorarken şimdi birden daha fazla terörizm, kaos, ve kitlesel patlama yaşanmaması için dua eder hale geldik. Peki, bütün bu gelişmeler Batı'da nasıl algılanıyor? Avrupa Birliği ve ABD Türkiye'de olup biteni nasıl görüyor?
AB'den başlayalım. Türkiye ile ilişkiler zaten bir yandan Kıbrıs, öte yandan Sarkozy ve Merkel'in olumsuz tutumları nedeniyle ciddi bir çıkmazdaydı. Ayrıca, Avrupa kamuoyunda son olarak İsviçre'de ki "minare referandumu" örneğinde gördüğümüz gibi İslam konusunda ciddi bir korku ve düşmanlık var. Bu genel sosyal ve siyasi konjonktür içinde Türkiye zaten hem 70 milyonluk Müslüman nüfusu, hem de İslami kökenli iktidarı nedeniyle Avrupalı Hıristiyan Demokrat, tutucu, ya da milliyetçi siyasi partiler için istenmeyen bir ülke konumundaydı. Bu şartlar altında AB'de Türkiye lehine olumlu bir iki söz söyleyecek yegâne siyasi partiler sol, sosyalist ve yeşil oluşumlardı. Bu partiler açısından Türkiye'nin şu anda geldiği nokta tam anlamıyla trajik. Türkiye'de son zamanlarda demokrasi konusunda en umut verici gelişme olan Kürt açılımının yerinde artık yeller esiyor. DTP'nin kapatılmış olması böylece Türkiye'nin Avrupa'daki yegâne dostlarının elini kolunu bağladı. Kısacası, DTP'nin kapatılması nedeniyle Türkiye'nin zaten ağır aksak ve bin bir sorunla ilerleyen AB macerası ağır bir darbe aldı. Türkiye'deki ulusalcı ve darbeci AB düşmanları da böylece amaçlarına bir adım daha yaklaşmış oldular. AB'deki düşmanlarımıza ciddi kozlar verirken, dostlarımızın Türkiye lehine lobi yapmalarını imkânsız hale getirmekte üzerimize yok.
Peki ya Washington? DTP'nin kapatılması ABD yönetimince nasıl karşılanıyor? Resmi söylemde sözcüler Türkiye'nin iç işlerine karışmama gibi beylik bir kalıp kullandıktan sonra demokrasi için siyasi partilerin önemini vurgulayan ifadeler kullanıyorlar. Bütün bu diplomatik formüllerin arkasında basit bir siyasi gerçek yatıyor: Washington işin başından bu yana Türkiye'deki demokratik açılımın bir "Amerikan planı" gibi gösteriliyor olmasında son derece rahatsızdı. Özellikle CHP ve MHP gibi muhalefet partilerinin bu izlenimi yaratıyor olması Washington'u temkinli olmaya itiyordu. Zira ABD'nin en son istediği şey AK Parti'nin bu konuda sanki bir Amerikan projesine destek veriyormuş veya hizmet ediyormuş gibi gözükmesiydi. O nedenle Washington halen bu konuda çok dikkatli davranmaya devam ediyor.
Öte yandan ABD'li yetkililer tabii ki Kürt meselesinin Türkiye'nin en ciddi sorunu olduğunun farkındalar. Ayrıca bu meselenin sadece terörle sınırlı bir konu olmadığının da bilinci içindeler. Bu nedenle AK Parti'ye demokratik açılım konusunda sempati duyuyorlar ve ellerinden geldiğince hükümete destek olmaya çalışıyorlar. Muhalefetin bu konuyu istismar ediyor olması ise Washington'un neden CHP ve MHP'ye sıcak bakmadığını anlatmaya yetiyor.
Sonuç olarak bu demokratik açılım sürecinin ortasında DTP'nin kapatılmış olması Washington'da iki farklı değerlendirme yapılmasına vesile oluyor. Birincisi Türkiye'de ki anayasal düzenin ne kadar anti-demokratik olduğunun bir kez daha açıkça algılanması. Aynı anayasal düzenin AK Parti'yi de kapatmak istemiş olması kuşkusuz iktidar partisine olan sempatiyi artırıyor. Öte yandan yapılan ikinci değerlendirme AK Parti'ye ciddi bir eleştiri getiriyor. Washington'a göre AK Parti Temmuz 2007 seçimlerinden bu yana içerdeki siyasi süreci iyi yönetemedi. İktidar partisi bir bakıma hemen 2007 seçimlerinden sonra kapsamlı bir anayasa değişikliğine gitmemiş olmasının cezasını çekiyor. Bu iki değerlendirme aslında çelişkili durumu özetliyor: Washington bir yandan AK Partiyi destekliyor çünkü alternatifleri son derece kötü. Öte yandan aynı Washington AK Parti'ye 2007 sonrasındaki fırsatı harcadığı için kızıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA