Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÜLKÜ TAMER

"Sonrası Kalır"... Gerçekten kalacak

Cumartesi Edip Cansever'in doğum günüydü. Yaşasaydı, 80'ini devirmiş olacaktı şimdi. "Yine de en genç şair sensin" diyerek takılacaktık kendisine.
En sevdiğim sanatçılardan (ve dostlarımdan) biriydi Edip. A Dergisi'ni yayımladığımız dönemde neredeyse her gün görüşürdük. Kemal Özer, Adnan Özyalçıner, Onat Kutlar, Doğan Hızlan, Erdal Öz... Hepimiz öğrenciydik. Ayda 10 lira verirdik dergiye. Edip ise koskoca "işadamı". O 30 lira verirdi.
Bütün dünyası şiirdi. Kapalıçarşı'daki penceresiz odasına kapanır, bir dize için saatlerce düşünürdü.
Akşamüstü buluştuğumuzda yüzü gülüyorsa tamam... İşler yolunda demekti. Düşünceliyse, hâlâ doğum sancıları içinde... Besbelli, şiirini oturtamamış.
Bugünün kimi şairlerine örnek olacak "kılı kırk yaran" titizliğini düşünüyorum da, "o da erken gitti" diyorum. Yaşasaydı, edebiyatımız daha nice ölümsüz şiirlere kavuşacaktı.

***

Elli bir yıl oluyor, Edebiyatçılar Derneği bir Kitap Sergisi açmıştı İstanbul'da. Harbiye'de, şimdiki Şehir Tiyatrosu'nun bulunduğu yerde. Derneğin en genç üyeleri olarak, Adnan Özyalçıner, Kemal Özer, bir de ben serginin hamallığını yüklenmiştik. Yayınevlerini dolaşarak yazarların kitaplarını toplamış, onları fotoğraflarının altına özenle yerleştirmiştik. Satış da bizden soruluyordu.
Bir gün genç bir adam Edip Cansever'in Petrol'ünü aldı, kitabın parasını ödeyip gitti. Yarım saat geçmemişti ki, alı al moru mor koşarak döndü. Kitabı uzattı. "İade etmek istiyorum," dedi. "Ben bunu petrol hakkında bir kitap sanmıştım." Bir an durdu, sonra ekledi: "Meğer hikâyeymiş."
Edip'e az takılmadık o hafta... "Öykü yazıp şiir diye yutturuyorsun."
***

1947'de yayımlanmış ilk şiir kitabı İkindi Üstü için de takılırdık. "Bende bir tane var. İstersen sana satayım. Kaç para verirsin?"
Kızardı Edip. "Benim öyle bir kitabım yok," derdi.
Reddetme değildi bu, yok sayma da değildi aslında. O acemilik dönemini çoktan geride bırakmış olmanın, artık o şiirlerle anılmak istememenin dile getirilişiydi.
Bir gün, uzun, içten bir konuşma sırasında yine İkindi Üstü'den açıldı söz. Edip, gülümseyerek, "Biz de bir yerlerden başladık işte," dedi. "Bu kadar şey yazdım. Beni İkindi Üstü'yle değerlendirmeye kalkanlar olursa, bu onların sorunu."
Her şair "bir yerlerden başlar işte"... İlk şiirleri, ilk kitapları düşünün. Sözgelimi, Turgut Uyar'ın "Ben de günahkâr kullarındanım Allahım" diye başlayan Arz-ı Hal'ini... Turgut da oradan başlamıştı. Önemli olan, başlanılan yerde kalmamak.
Edip'in toplu şiirlerini içeren Sonrası Kalır'da iyi ki İkindi Üstü de var. O bölüm, sanatçının başladığı yerde nasıl kalmadığını, nerelerden nerelere geldiğini somut bir biçimde gösteriyor.
Ben o ilk 30 sayfayı da keyifle okudum. Acemilik, özenti... Olumsuz ne isterseniz var. Edip orada kalsaydı elbette keyifle okuyamazdım. Ama o şiirler Nerde Antigone'yi, Çağrılmayan Yakup'u, Kirli Ağustos'u, Şairin Seyir Defteri'ni, Oteller Kenti'ni yazmış bir sanatçının çocukluk yaramazlıkları...
***

Sanıyorum, Kitap Sergisi'nde Petrol'ü geri getiren genç bir yerde doğru söylemiş. Edip'in çoğu şiiri öykü anlatıyor. Şiirle öykü anlatmak en güç sanatlardan biri... Ya öykü güme gider ya da şiir. Edip bunun dengesini az görülür bir ustalıkla sağlamıştı. (Burada Melih Cevdet Anday'ı da anmalıyım.) Sadece Tragedyalar ya da Ben Ruhi Bey Nasılım gibi kitapları değil, Masa da Masaymış Ha, Yerçekimli Karanfil gibi kısa şiirleri bile öykü anlatır. Edip'in şiirinin bir özelliğidir bu... Somut görüntülerden kaynaklanan bir şiir...
***

Edip en sevdiğim şairlerden biri olmuştur hep. Sonrası Kalır' daki bütün şiirleri daha önce kimbilir kaçar kere okumuştum. Şimdi doğum gününü anımsayarak kitabı karıştırırken bir şey farkettim.
Kimi şairler "zekâ"yla, "çarpıcılık"la birdenbire öne çıkıp "günün şairi" oluyorlar. Kesinlikle küçümsemiyorum, yazdıkları elbette güzel... Bazen çok güzel... Ama o pırıltılı aydınlık zamanla ışığını yitirmeye başlıyor. Okudukça eskitiyorsunuz o şiirleri, ilk tadı alamıyorsunuz.
Kimi şairler ise zamanla büyüyor.
Yazdıklarında siz okudukça yenilenen bir şeyler oluyor. Derinden derine işleyen, her okunuşta sizi yeni keşiflere götüren bir edebiyat.
Edip o edebiyatçılardan biri. Sanırım gittikçe büyüyecek, kuşağının "en kalıcısı" olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA