Hafta içinde Sevin Okyay'ın yazısında gördüm: The Times'ın eleştirmenleri sinemada en romantik yirmi sahneyi seçmişler.
Bu tür listeler her zaman ilgi çeker. Okur, seçicilerin yargılarını kendi yargılarıyla karşılaştırmaktan keyif duyar; sonunda kendi seçimini daha çok beğenir elbet, "daha üstün" olmanın gizli hazzını yaşar.
The Times'ın listesi son yıllardaki filmlerden oluşuyor genellikle; sinemanın
"Altın Çağ" ı sayılan 19401950'lerden sadece iki filmin adı anılıyor, Kazablanka ile Rüzgar Gibi Geçti'nin.
O dönemin ürünlerini sonradan bambaşka duygularla seyrederek değerlendirenler için bir diyeceğim yok. Ama Glenn Ford'un Rita Hayworth'a attığı tokadı kendi yanağında hissetmiş bizim kuşaklar için romantizm de, romantik sahneler de o filmlerde doruktaydı.
***
Benzer bir liste de geçenlerde yayımlanmıştı. Amerikan E! televizyon kanalı, beyazperdenin unutulmaz çiftlerini seçmişti. Aşk ve Para'nın yıldızları Jennifer Lopez ile George Clooney listenin tepesindeydi.
Kısacık bir haberdi. Bu yüzden, gözden kaçıranlar için listenin öteki çiftlerini de sayayım:
Julia Roberts ile Richard Gere ( Özel Bir Kadın ), Audrey Hepburn ile
Gregory Peck ( Roma Tatili ), Demi Moore ile Patrick Swayze ( Hayalet ), Faye Dunaway ile Steve McQueen ( İkili Oyun ), Katherine Hepburn ile Spencer Tracy ( Adem'in Kaburgası ),
Kathleen Turner ile William Hurt ( Ateşli Vücutlar ), Julie Christie ile Donald Sutherland ( Şimdi Bakma ), Laureen Bacall ile Humphrey Bogart ( Sahip Olmak ya da Olmamak ), Grace Kelly ile Cary Grant ( Hırsızlar Kralı ).
***
Listeyi kim yaptıysa aklına şaşayım diyeceğim hemen. Öyle ya, Humphrey Bogart ile Ingrid Bergman'ın Kazablanka'yla başı çekmediği bir "sinemada çiftler" listesi düşünülebilir mi!
Bogart, Katherine Hepburn'le de ölümsüz bir çift oluşturmuştur. Afrika Kraliçesi'yle. Boyunlarında ip, evlenirlerken duydukları mutluluğu onlarla birlikte yaşamayan seyirci var mıdır acaba?
Roma Tatili'yle Gregory Peck-Audrey Hepburn çiftini ben de alırdım listeme.
Kadın Satılmaz'ın John WayneMaureen O'Hara'sını da, mümkünü yok, unutmazdım.
Glenn Ford-Rita Hayworth. Gilda– Şeytan Kadın'dan söz ediyorum. Birlikte oynadıkları Carmen ise dünyanın en berbat filmlerinden biriydi. O filmde Leyla ile Mecnun bile olsanız gümbürtüye giderdiniz.
Clark Gable-Vivien Leigh'i, Rüzgar Gibi Geçti'nin Rhett Butler'ı ile Scarlett O'Hara'sını içermeyen bir "çiftler" listesi yapmak elbette içime sinmez.
Arabulucu'nun Alan Bates-Julie Christie'sini eklemeden de oluşturamam listemi.
"O kadar da önemli bir çift miydi?" diyeceksiniz belki. Ama ne edeyim, Hitchcock'un Gizli Teşkilat'ı en sevdiğim filmlerden biri. Bu da Cary GrantEve Marie Saint'i benim için unutulmaz bir çift yapıyor.
Dokuzuncu çiftim, Anne Bancroft ile Anthony Hopkins. 84 Charing Cross Road'da birbirleriyle hiç karşılaşmıyorlardı. Ama Atlantik'in iki kıyısından karşılıklı mektuplarıyla oluşan ilişkileri, onları benim "sinemada çiftler "im arasına yerleştirmeme yetti.
Kanlı Aşk'ın Gregory Peck-Jennifer Jones çiftiyle listemi kapatırdım.
Listemi gören Harun kardeşim, Raj Kapoor'la Nargis'i önerdi. Avare'yle. Önce yadırgar gibi oldum. Tam aklım kesiyordu ki, Mısırlı Enver VecdiLeyla Murat çifti geldi aklıma. Nice filmleriyle Türkiye'yi kasıp kavurmuşlardı. Ninem yaşasa da bunu okusa, şimdi kızardı bana. Onları neden birinci sıraya yerleştirmedim diye başımın etini yerdi.
***
Bir an düşündüm: Sinemanın en iyi çiftlerini saptamak için soruşturmaya yanıt verenler de, benim gibi kendi anılarını karıştıranlar da çift denilince neden hep "bir kadın - bir erkek" düşünüyor?
Laurel-Hardy, Bud Abbott-Lou Costello, Dean Martin-Jerry Lewis, Bob Hope-Bing Crosby, Bazıları Sıcak Sever'de Tony Curtis-Jack Lemmon, Vahşi Mücadele'de Burt Lancaster-Kirk Douglas, Deniz Ejderi'nde Charles Laughton-Clark Gable, Rüzgarın Mirası'nda Spencer Tracy-Fredric March çiftleri unutulabilir mi?
Bir başka çift daha geliyor aklıma: King Kong ile Fay Wray.
Dev gorilin beyaz kıza aşkından sinema tarihinin en önemli çifti doğmuştu belki de.
***
Bir de yalnızlar, "tek" ler var. Kahraman Şerif'in Gary Cooper'i, Vadiler Aslanı'nın Alan Ladd'i gibi.
"Ben yalnız bir kovboyum" lardan yola çıkarak "sinemanın tekleri" ne de uzansam mı acaba?