Seul'de dün "Serbest" gündü. Tabii biz gazeteciler için. Yoksa Başbakan Erdoğan gün boyu ikili görüşmeler ve davetler için koşuşturup durdu: Güney Kore Cumhurbaşkanı Lee Myung-bak ile görüşme, ardından yemek, sonra Ürdün Kralı Abdullah, Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani, İtalya Başbakanı Mario Monti, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ile ikili görüşmeler, daha sonra "Nükleer Güvenlik Zirvesi"nin açılış resepsiyonu ve liderlerin katıldığı akşam yemeği...
Boş günümüzü değerlendirmek için Başbakanlık Dışişleri Başdanışmanı Büyükelçi Fuat Tanlay ile anlaştık. O da çiçek meraklısı, ben de. Ver elini çiçek pazarı. Daha doğrusu çiçekçilik organize bölgesi...
***
Jacques Prevert'in çok sevdiğim bir şiiri var. Aktarayım. (Not: Çevirisi benden): "
Kuş pazarına gittim / Birçok kuş aldım / Senin için sevdiceğim.
Çiçek pazarına gittim / Bir sürü çiçek aldım / Senin için sevdiceğim.
Demirciler içine gittim / Zincirler aldım / Ağır mı ağır zincirler / Senin için sevdiceğim.
Sonra / Esir pazarına gittim / Seni aradım / Bulamadım sevdiceğim."
Prevert'in aşkı "Köleleştirme" ve "Köleleşme" mertebesine kadar vardırmasına elbette itirazım var ama sevdiğine duygularını çiçeklerle, kuşlarla ifade etmeye çalışmasını anlıyorum, çok iyi anlıyorum.
Çünkü sevginin ve sevgilinin yaşatılacağı ortamın en doğal biçimde, en doğal araçlarla ve doğanın harikası çiçeklerle, kuşlarla düşünülmesi, bizi reklamların pompaladığı ve beynimizi yıkadığı suni ihtiyaçlarla ve zevklerle perdelenmiş gerçek dünyamıza götürüyor.
***
Seul'ün çiçek pazarını anlatmaya sözcükler yetmez. Bildiğiniz- bilmediğiniz, gördüğünüz- görmediğiniz yüzlerce yüzlerce çiçek ve bitki türü.
Ben bir açelya aldım. Bir de yaseminin Uzakdoğu türünü.
Pespembe çiçekleriyle açelyanın seyrine doyum olmayacak.
Yasemin ise tarifsiz güzellikte kokular yayıyor. Çiçekçi kadın sıkı sıkıya tembih etti: Evin içinde hafif esinti olmasını sağlayın. Pencereleri mi açacaksınız karşılıklı, yoksa vantilatör mü çalıştıracaksınız, sizin bileceğiniz iş; ama esintili ortamda öyle bir coşar ki yasemin, kokusunu kilometrelerce öteden alırsınız...
***
Uzakdoğu'nun çiçek kültürüne bayılıyorum. Cumhurbaşkanı Gül'le gittiğimiz Japonya'dan selvi türü çam ve örümcek çiçeği almıştım. Çamın boyu 10 metreyi geçti, küçücük bir ağaç kabuğunda yetiştirilmiş örümcek çiçeği ise hiç topraksız dallanıp budaklandı.
Yine Gül'le gittiğimiz Çin'den getirdiğim çiçekler de zerrece zorluk çekmeden İstanbul iklimine alıştı, bahçemin bir köşesinden bana göz kırpıyorlar.
Hiç kuşkum yok; Seul'den götüreceğim açelya ve yasemin de evimi sevecekler.
"Çiçek pazarına gittim / Bir sürü çiçek aldım / Senin için sevdiceğim..."