Okuyanlar hatırlayacak; 6 gün önce "Komşu'nun çığlığı" başlığını koyduğum yazımda Türkiye'nin dünyanın her yerinde açların, felaketzedelerin yardımına koştuğunu anlattım, örnekler verdim: Somali, Pakistan, Endonezya, Sri Lanka, Tayland...
Ve bir çağrıda bulundum: "Yunanistan bir insani felaketin pençesinde çırpınıyor. Yardım kuruluşlarımız, sivil toplum örgütlerimiz; Komşumuz'un çığlığını duymuyor musunuz?"
***
Yazıya yığınla tepki geldi. Ama çoğu, ezici çoğunluğu beklediğimin, umduğumun veya sandığımın tamamen tersi yönünde. Şaştım kaldım. İşte birkaç örnek:
-"
İnsani duygularınızı takdirle karşılıyorum ama kimsesiz Somali ve Endonezya ile gariban Pakistan ile Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanistan'ı aynı kefeye koyamazsınız. Hovardaca harcanan ulusal kaynaklar ve yatırım yapmak yerine kamu çalışanlarına ödenen AB kaynakları yüzünden bu haldeler. Düşen düşmanımız bile olsa her zaman yanındayız ama hovardalık yapanın asla."
-"
Türk milleti cömert bir toplumdur lakin aptal da değildir. Neredeyse iki asırdır ayağımıza sürekli her platformda bağ olan, sürekli Türkiye'nin aleyhine faaliyetlerde bulunan bir devlete de izin verin yardım yapmak yerine sadece seyredelim."
-"
Somali, Sri Lanka, Pakistan gibi ülkeler ile Yunanistan'ı kıyaslamayı çok doğru bulmadım. Yunanistan 400-500 milyar euro gibi muazzam bir kaynağı on yıllar boyunca hovardaca yedi."
-"
Komşumuz aç, yiyecek ve ilaç alacak para bulamıyorlar diye yazıyorsunuz. Fakat geçen yıl bütçelerinden en büyük parayı silahlanmaya harcadıklarını da okuyoruz. Bizi vurmak için silah alan, İsrail'le Türkiye'ye karşı anlaşmalar yapan kimselere niye destek verelim?"
-"
Her fırsatta Türk ve Türkiye düşmanlığı yapan, ülkemizin kalkınmasına engel olacak her fırsatı kullanan bu ülke yönetimi şimdi sus-pus olmuş, yardım bekliyor. Sizler bizlerden daha iyi bilirsiniz ne kadar Türk düşmanı olduklarını. Bu ülkeye yardım edip yöneticilerini başarılı mı kılacaksınız. Kesinlikle beş kuruş bile yardım yapılmasına karşıyım."
-"
Komşumuz dediğiniz Yunanistan, PKK'nın eli kanlı canilerini hâlâ kendi kamplarında barındırıp eğitiyor. Onları besleyip eylem yapmaları için Türkiye'ye gönderiyor. Ben asla ama asla Yunanlılar'ın seslerini duymuyorum ve duymayacağım."
***
Şöyle tepki verenler de var ama o kadar az ki:
"Şu olayı hiç unutamıyorum: 1999 Adapazarı depreminde enkazdan bir çocuğumuzun kurtarılması sırasında ağlayan Yunan kurtarma ekibi bütün Türkiye'yi ağlatmıştı. Şimdi sıra bizde, başta hükümetimizde. Bu olay diplomasimizin 40 yıldır yapamadığı Kıbrıs sorununu, Ege kıta sahanlığını, sınırdaki uçuşları, adaların silahsızlandırılmasını ve bunun gibi sorunların hepsini inşallah halleder. Açlığın milliyeti olmaz."
***
Yunanistan devleti ile Yunan halkı arasında herhangi bir ayrım bile yapmayan tepkilerdeki şiddete sadece şaşırmakla kalmadım, burkuldum da...
Bir insani trajedi bile geçmişin acılarını, kırgınlıklarını, öfkelerini bir yana bıraktıramıyorsa, Türk- Yunan dostluğu nasıl sağlanacak? Rahmetli Bülent Ecevit'in bir şiirinde dediği gibi, sadece gurbette mi, sıla derdine düşünce mi anlayacağız Yunan'la kardeş olduğumuzu?