AB'nin yeni dönem başkanı Macaristan'ın Türkiye'yi sıkıntıya sokacağına zerrece ihtimal vermiyorum. Tam tersine; Budapeşte'nin dönem başkanlığı öncelikleri arasında "Türkiye'yle müzakere sürecini ileriye götürme"yi de sayması, Ankara'yı hoşnut etti.
(Not: Her dönem başkanı, Türkiye'nin üyelik sürecine katkı vaadinde bulundu ama çoğu sözünü yerine getiremedi. Son ve en çarpıcı örneği, 31 Aralık 2010 geceyarısında başkanlığı devreden Belçika oldu: En az iki fasılı müzakereye açma kararlılığıyla işe koşuldu, hiçbir başlık açtıramadı!)
Evet, Macaristan'ın dönem başkanlığı Ankara için sorun çıkarmayacak belki ama AB'yi dalgalandırmaya başladı bile. Örneğin, Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, "Avrupa'yı bu ülke mi yönetecek" diye kıyameti koparıyor.
Nedeni: Macaristan'ın dönem başkanlığını üstlenmesinden sadece 10 gün önce, Başbakan Victor Orban'ın parlamentodan geçirdiği basın yasası.
Tüm üyeleri iktidar partisinde atanan bir "Medya Konseyi" oluşturulmasını öngören yasa, radyo ve televizyonları, gazeteleri ve de internet sitelerini "Zapt-ı rapt" altına almayı amaçlıyor.
Örneğin devletin denetimindeki üç TV kanalı ile radyoların haber bültenleri, devlet haber ajansı tarafından hazırlanacak. Hem de hepsine aynı bülten!
Özel televizyonlar, radyolar, yazılı basın organları ve internet siteleri ise haberlerinde, yayınlarında "Siyasi denge"yi gözetecekler. Ayrıca, "Ulusal güvenlik" söz konusu olduğunda haber kaynaklarını açıklamak zorunda kalacaklar.
Yasa bu kriterlere uymayan televizyonlara 700 bin euro, gazetelere ve internet sitelerine ise 89 bin euro para cezası verilmesini hükme bağlıyor. Yani, Başbakan Orban istediği gazeteyi ve televizyonu batırabilecek güce kavuştu!
Avrupalı meslektaşlarımız ve AB Komisyonu'na yakın çevreler, "Macaristan böyle bir yasayı AB'ye üyelik sürecinde kabul etseydi, katılım müzakereleri hemen askıya alınırdı" diyorlar. Ve ekliyorlar: "Düşünce ve ifade özgürlüğüne AB üyeliğine engel olacak bir yasal düzenleme yapan ülke, şimdi AB'yi yönetecek. Kaderin kötü, çok kötü bir oyunu bu..."
Sorun belli ki uzun Noel ve yılbaşı tatilinden bugün dönecek olan AB Komisyonu'nda ve Avrupa Parlamentosu'nda dallanıp budaklanacak.
İşin bizi de ilgilendiren bir yönü var ki, gerçekten içimi sızlattı. "AB Haber" sitesinin haberine göre, Hırvatistan Yazarlar Birliği, Pen kulüp başkanları ve bazı Hırvat yazarlar ortaklaşa hazırlayıp Budapeşte'ye gönderdikleri bildiride Başbakan Orban'a şu soruyu yönelttiler: "2011'de Macaristan'ı Türkiye'ye mi benzetmek istiyorsunuz?"
Türkiye'yi basın özgürlüğünde Macaristan'dan çok ileri bir noktaya taşıyacak bir yasal düzenleme şart oldu. Bildiğim kadarıyla, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın koordinatörlüğünde çeşitli kurumların katkıda bulundukları bir çalışma yürütülüyor.
Ama ne yazık ki, hazırlıklar tasarıya dönüşse bile, Meclis'ten geçirilmesi bu yasama döneminde pek mümkün görünmüyor. Zira, seçim yılına girdik. TBMM taş çatlasa iki ay daha çalışabilecek. Onda da 12 Eylül'deki referandumla kabul edilen Anayasa değişikliğinin öngördüğü yasal düzenlemeler ile hükümetin öncelik verdiği bazı tasarılar ele alınabilecek. Sonra herkes seçim bölgesine...
Ne diyeyim? Umarım, yeni parlamentonun ilk el atacağı konulardan biri olur yeni basın yasası. Hiç değilse, 2012'nin ikinci yarısından önce çıkarılır. Çünkü, 1 Temmuz 2012'de AB dönem başkanlığı Kıbrıs'a (Rum yönetimi) geçiyor. Benden hatırlatması.
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğimle...