Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Özel temsilci

ORTADOĞU LABİRENTİNDE/3

Türkiye'nin "Mavi Marmara" baskınının artçı şoklarıyla boğuştuğu günlerde Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy "Yangından mal kaçırma" misali bir atama yaptı:
Ortadoğu'yu avucunun içi gibi bilen diplomat Jean-Claude Cousseran'ı Suriye-İsrail barış sürecini canlandırmakla görevli özel temsilciliğe getirdi.
Cousseran'ı "Ortadoğu'yu avucunun içi gibi biliyor" diye tanımlamamız, lafın gelişi değil: 1973-74'te Beyrut'ta, 1974-1977'de Bağdat'ta Fransa büyükelçiliklerinde kâtiplik yaptı. 1977-1980 döneminde Tahran'da konsolos olarak Humeyni devrimine tanıklık etti. 1985-86'da Lübnan'daki Fransız rehinelerin kurtarılması görüşmelerine katıldı. 1986-88 arası Kudüs'te başkonsolos olarak çalıştı. 1993-96 yıllarında Şam Büyükelçiliği'ni üstlendi, onu Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu dairesi başkanlığı izledi, daha sonra 1999-2000 döneminde olağanüstü büyükelçi yetkileriyle Ankara'ya gönderildi. 2002-2005 arasında Kahire Büyükelçiliği'ni yürüttü. Ve nihayet 2006'daki İsrail-Lübnan savaşı sırasında Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın özel temsilcisi olarak Tahran'a gitti. Hizbullah'ı etkileyebilecek tek güç olan İran'ı yatıştırmak için.
Sadece "Ortadoğu uzmanı" değil Cousseran; aynı zamanda "Hassas görevlerin adamı". Tıpkı bizim Dışişleri Bakanlığı Müsteşarımız Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu gibi.
Zaten Sarkozy de onu Sinirlioğlu'nun boşluğunu doldurmakla görevlendirdi.
Malum; Suriye ile İsrail arasındaki dolaylı görüşmelere Türkiye arabuluculuk ve çoğu kez de ev sahipliği yaparken, Şam ile Kudüs arasında mekik dokuyan Sinirlioğlu olmuştu. Ne var ki, Gazze'ye "Dökme Kurşun" operasyonuyla başlayan Davos'taki "Onu minute" çıkışıyla devam eden ve "Mavi Marmara" baskınıyla zirveye tırmanan Türkiye-İsrail gerilimiyle birlikte Suriye-İsrail dolaylı görüşmeleri de bıçak gibi kesiliverdi.
İşte şimdi Sarkozy, Cousseran ile Türkiye'nin rolünü çalmayı hesaplıyor ya da umut ediyor. Daha önce başka kriz bölgelerinde ve başka coğrafyalarda denediği gibi.
Ama her zaman muradına eremedi. Örneğin, Sarkozy'nin iki yıl önceki Güney Osetya savaşında arabuluculuğu tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Gürcistan hâlâ onun "Sağladığı" ateşkes anlaşmasındaki maddelerin ceremesini çekiyor.
Sarkozy ayrıca Türkiye'nin açtığı kapıdan Suriye'ye giren ilk Batı lideri de oldu. ABD'nin kaşlarını kaldırmasına aldırmamaya çalışarak.
Türkiye'nin Körfez ülkelerine açılımına Abu-Dabi'de üs kurma izni kopararak cevap verdi ya da bayrak gösterdi.
Türkiye'nin Orta Asya hamlelerini Kazakistan'la ilişkilerini "Stratejik ortaklık" düzeyine çıkararak yanıtlamaya kalkıştı.
Kariyeri boyunca karşısındakini sabırla dinlemesi, sesini hiç yükseltmemesi ve "Diplomatlar ancak sorunları aşmayı sağlayacak formüller üretirlerse başarılı olabilirler" ilkesi gibi özellikleri sayesinde övgü dolu bir sicile sahip olan Jean-Claude Cousseran, Sarkozy'ye "Türkiye'nin yapamadığını ben başardım" gizli zevkini tattıracak bir "Mucize" gerçekleştirebilir mi?
Hiç de kolay değil. Hatta çok zor. Birçok nedenden ötürü:
Hem Ortadoğu'daki, hem de Suriye ile İsrail arasındaki hava Türkiye'nin Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk yaptığı döneme göre daha bozuk.
Suriye, Türkiye'nin arabuluculuğu döneminde razı olduğu ödünlerin tümünü geri çekti. (Cumhurbaşkanı Beşşar Esad daha geçenlerde yaptığı konuşmada, "Suriye'nin işgal altındaki toprakları için pazarlık yapabileceğini sananların aklına şaşarım. Topraklarımız son karışına kadar geri verilmedikçe barış olmaz" dedi.)
Ve nihayet Ortadoğu'ya barışın ancak üç sorunun eşzamanlı çözümüyle gelebileceği görüşü iyice baskın duruma geldi: 1- Filistin-İsrail barışı ve tam bağımsız Filistin devletinin kurulması. 2- Suriye-İsrail barışı ve Golan tepelerinin tümüyle boşaltılması. 3-Lübnan-İsrail barışı ve Şeba Çiftliği bölgesinin iadesi.
Bölge halklarının yaz sonunda yeni bir savaş beklediği ve Esad'ın "Barış umutları uzaklaşıyor, savaş tehlikesi hızla yaklaşıyor" dediği bir dönemde Sarkozy'nin "Rol çalma" hevesleri, çölde serap peşinde koşmaktan öte sonuç vermez.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA