İnsanı iyimser yapan baharın etkisi var mı bilmiyoruz ama küresel ekonomik krizde tünelin ucunun göründüğüne ilişkin haberler artmaya başladı. Hem de Nobel ödüllü iktisatçıların aksi yönündeki görüşlerine rağmen.
Örneğin, "Financial Times" gazetesi, OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) verilerine dayanarak, Çin, Fransa ve İngiltere gibi dünyanın büyük ekonomilerinde gerilemenin sona ermekte olduğunu ilan etti.
Bir başka örnek: Dünyanın 10 büyük merkez bankası "Krizin sonuna yaklaşıldığı" sonucuna vardı.
Aynı şekilde, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet "Bazı ekonomilerde canlanma belirtileri gözlendiğini" açıkladı.
TÜSİAD'ın (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) dün yayınladığı "Konjonktür Değerlendirme Raporu"nda ekonomimizin bu yıl yüzde 4.1 daralacağı öngörüsüne rağmen, Türkiye'nin de yakında kervana katılacağını umuyoruz.
Ancak kriz sanılandan kısa sürse de, ardında kalıcı izler bırakacak. Fransa'da bir kamu kurumu olan "Stratejik Analiz Merkezi" birkaç gün önce ilginç bir araştırmasının sonuçlarını yayınladı. Konusu: Krizin değerler üstündeki etkileri.
Araştırmada 5 grup belirlendi: 1- Krizden az etkilenenler. 2- Krizi fırsat olarak görenler.
3- İçine kapananlar. 4- Krizin uzun süreceğine inanan ve kapitalist sistemde köklü reform isteyenler. 5- Kaybedenler.
Tüm gruplara 210 sözcükten oluşan bir liste verildi ve "Ruh hallerini yansıtanları" işaretlemeleri istendi. Bakın nasıl bir tablo ortaya çıktı:
Krizden az etkilenenler şu sözcükleri seçti: Satın almak, hayran olmak, mülkiyet, şan, kahramanlık, ticaret, mükemmeliyet, hırs, hız, kurnazlık, savaş, hücum etmek, silah, vatan, disiplin...
Krizi fırsat olarak görenlerin sözcükleri şöyle: Şefkat, kadın, mavi, gönüllü, inşa etmek, yabancı, değişim, gizem, yardım, mucit, çaba, meydan okuma, muazzam, heyecan verici.
İçine kapananların tercihi: Gülmek, okşamak, mizah, müzik, sabır, ihanet, maceracı, çöl, köy, mütevazi, düşlemek, duvar, labirent...
Krizin uzun süreceğine inanan ve kapitalist sistemde reform isteyenlerin listesi: Sanat, ırmak, bohem, esrarlı, su, karmaşa, bağları koparmak, eğitim, kuşku, ihtiras, muhteşem, üretmek, yabancı, güç, hükümran, kararlılık...
Ve nihayet kaybedenler grubu ruh hallerini şu sözcüklerle yansıttılar: Tedavi etmek, aile, sadakat, ihtiyat, tasarruf etmek, düş kurmak, şefkat, ücretsiz, çiçek, himaye etmek, dayanmak...
Kriz sonrasına hazırlanmak
Sonuçları değerlendiren toplum bilimcilere göre, duyguları, durumları ve amaçları açısından farklı kutuplara savrulmuş bu grupları, kriz sonrası dönemde yeniden kaynaştırmak son derece güç, hatta imkânsız olacak. Bir başka deyişle, kriz henüz yeterince farkedilmeyen veya üstünde durulmayan bir "Toplumsal kırılma" yarattı. Ve bunun yansımaları da, maliyeti de çok ciddi boyutlara ulaşacak:
Bir yanda intiharlar, boşanmalar, alkolizme sürüklenenler. Öbür yanda toplumsal dayanışma yerine bireysel başarının önemsenmesi ve bunun üreteceği bencil, hırslı, hatta acımasız bireyler. Bir başka yanda, sistemden umudu kesenlerin tetikleyebileceği yeni ve farklı bir şiddet dalgası...
Bu sonuncu tehdit gerçekten çok önemli. Çünkü grup farkı olmaksızın araştırmaya katılanların yüzde 73'ü yaşadığımız krizin 1929 çöküşü kadar vahim veya ondan da ağır olduğu görüşünde. Yine araştırmaya katılanların yüzde 98'i kapitalist sistemde köklü ya da en azından önemli reformlar yapılması gerektiğini savunuyor. Ama sadece yüzde 11'i reform yapılacağına inanıyor. Yüzde 50 kadarı da gözboyayıcı düzenlemelerle geçiştirilmesini bekliyor.
Peki yenilenemeyen sistem nasıl varlığını sürdürecek? Verilen yanıtlar: Toplumlar daha hoşgörüsüz, rejimler daha otoriter olacak. Zengin ve yoksul ülkeler arasındaki uçurum daha da derinleşecek. Dünyada savaşlar artacak.
Türkiye'nin de yer aldığı G-20 grubu geçen ay Londra'daki zirvede aldığı sisteme çekidüzen verme kararını hayata geçirmezse, kriz sonrası dönemde dünyayı zor ve tehlikeli yıllar bekliyor...