Avrupa Birliği'nde "Kara liste", yani "Terör örgütleri listesi" krizi yeniden alevlendi.
Geçen yıl PKK yüzünden patlak veren siyasal-hukuki-diplomatik tartışmalar, bu kez İran örgütü Halkın Mücahitleri'nde yaşanıyor.
Tartışmayı yine AB'nin en yüksek hukuk kurumu olan Avrupa Adalet Divanı'nın kararı tetikledi.
Hatırlayacaksınız, Divan geçen Nisan'da PKK'nın ve KongraGel'in AB'nin terör örgütleri listesinden çıkarılması yönünde karar vermişti. Gerekçe olarak iki örgütün savunmaları alınmadan listeye konulmalarını göstermişti. Avrupa'nın yüksek mahkemesi, Halkın Mücahitleri'yle ilgili kararını da aynı gerekçeye dayandırdı.
AB, mahkemenin PKK ile ilgili kararını önemsememiş, Bakanlar Konseyi'nin (Dışişleri bakanlarından oluşuyor) listeyi tekrar düzenlediğini, PKK'nın yeni listede de yer aldığını duyurmuştu.
Ya liste çökerse?
Fransa, Halkın Mücahitleri'yle ilgili mahkeme kararının da hükümsüz kılınması için harekete geçeceğini, bu çerçevede Avrupa Adalet Divanı'na itiraz başvurusunda bulunacağını açıkladı.
Ancak sonuç alması, yani Halkın Mücahitleri'ni listede tutması veya yeniden listeye koydurması kolay değil. Çünkü İngiltere, Avrupa Adalet Divanı kararına saygı göstermesini istiyor. Ayrıca Halkın Mücahitleri'nin gerek Avrupa Parlamentosu'nda, gerekse AB üyesi ülkelerin pek çoğunda önemli siyasal desteğe sahip olması, İran örgütünün elini güçlendiriyor.
Sonuç olarak, Bakanlar Konseyi'nin önümüzdeki hafta Halkın Mücahitleri'ni listeden silmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Bu gelişmeyle birlikte örgüt yöneticileri ve üyeleri artık "Terörist" değil, "Silahlı direnişçi" diye tanımlanacaklar. Ayrıca dondurulmuş mal varlıkları da iade edilecek.
AB'nin bu kararının çok daha ciddi sonuçları olacağı, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra ABD'nin dayatmasıyla hazırlanan listenin çökeceği iddia ediliyor.
Bizce, çökmesi iyi de olur. İkiyüzlülükler, siyasi çıkarlar, çifte standartlar açığa çıkar ya da gizlenemez hale gelir.
Örneğin, PKK terör örgütü listesinde ama lokalleriyle, dernekleriyle, medyasıyla tüm Avrupa'da serbestçe faaliyet gösteriyor, güvenlik güçlerinin gözleri önünde haraç topluyor.
Hatta bazı AB üyeleri, PKK'lı oldukları bilinen kişilere siyasi sığınma hakkı bile tanıyorlar. Böylece örgüte siyasal statü sağlamış oluyorlar.
Kavramların içi boşaldı
Buyurun listedeki bir başka tuhaflık: Avrupalılar, Hamas'ı terör örgütü, buna karşılık Hizbullah'ı siyasi parti olarak kabul ediyorlar. (Yanlış anlaşılmasın; listede Hizbullah'ın olmamasını değil, Hamas'ın olmasını eleştiriyoruz.)
AB, Hamas'la ilgili kararında Ortadoğu Dörtlüsü kalkanının ardına sığınıyor. Gerçekten de BM, ABD, AB ve Rusya'dan oluşan Dörtlü, Hamas'ı terör örgütü ilan etti. Ama FKÖ'de, El-Fetih'te olduğu gibi, baskı kurarak uzlaşmacı çizgiye getirmek için: İsrail'in varlığını tanırsa, İsrail'le yapılmış anlaşmaları kabul ederse ve şiddetten vazgeçerse, damga silinecek.
Dörtlü'nün kararı uyarınca Rusya da sözde Hamas'ı terör örgütü olarak görüyor ama siyasi lideri Halid Meşal'i Moskova'da ağırlıyor.
AB üyeleri kara liste uyarınca Hamas yöneticilerine terörist muamelesi yapıyor, vize vermiyor ama işine geldiğinde Hamas liderleriyle görüşmekten çekinmiyor: Son Gazze trajedisinde Şam'da Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Kahire'de de Fransız diplomatları Hamas yöneticileri ve temsilcileriyle temas kurdular.
Dahası ABD Başkanı Barack Obama da Filistin-İsrail sorununda Hamas'ın da taraf veya muhatap olduğunu açıklamaya hazırlanıyor.
Kısacası AB'nin kara listesi, yüz karasına dönüştü. Varsın çöksün...