Başbakan Erdoğan'ın Brüksel gezisinde Nabucco gaz boru hattı projesiyle ilgili çıkışının AB çevrelerinde ve Avrupa medyasında yankıları sürüyor.
Türkiye'yi "Nabucco'yu AB üyeliği için koz olarak kullandığını iddia edenler mi ararsınız, Avrupa'nın Rusya'ya enerji bağımlılığını azaltacak projeyi "Rehin almak"la suçlayanlar mı...
Öfkenin nedeni malum. Türkiye-AB müzakerelerinde 35 başlıktan birini oluşturan "Enerji", hazırlıkları çoktan bitmesine rağmen masaya getirilmiyor. Nedeni: Rum yönetiminin engellemesi. Rumlar niye engelliyor? Cevap: Akdeniz'in ihtilaflı sularında petrol aramasını Türkiye frenlediği için.
Erdoğan işte bu soruna işaret ederek, "Enerji başlığında bir tıkanmayla karşılaşırsak, elbette tavrımızı (Nabucco konusunda) gözden geçireceğiz" dedi. Avrupa medyası da bu cümleye takılıp kaldı. Oysa AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso'nun "Nabucco, Türkiye'nin AB için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor" sözleri üzerine Başbakan'ın yumuşayıp "Nabucco'ya tam destek vermekte kararlıyız" teyidi es geçildi.
Erdoğan velev ki yumuşamamış olsun, tepkisinde haksız mı?
* Türkiye, enerji başlığının müzakereye açılması için 3 yıldır çağrı yapıyor. Buyurun Dışişleri Bakanı Babacan'ın 2006 Haziran'ındaki uyarısı: "Hem AB'nin, hem de Türkiye'nin enerji ihtiyacı sürekli artıyor. Bunun yol açtığı sorunların üstesinden gelebilmek için enerji başlığının en kısa sürede açılması şart." (Dikkatinizi çekeriz; o tarihte henüz Doğu Akdeniz'de petrol arama krizi ortaya çıkmamıştı.)
* Kıbrıs gemilerine ve uçaklarına limanları ve havaalanlarını açmadığımız için 8 başlığın müzakeresi askıya alındı. Fransa tam üyeliğe götürüyor gerekçesiyle 5 başlığa ambargo koydu. Şimdi de Rumlar veto ediyor diye bir başlık daha tutuluyor. Bu, Türkiye'nin gururuyla oynamak değil mi?
AB tercihini yapmak zorunda: Ya 70 milyonluk Türkiye'nin hakkını teslim edecek, ya da 500 bin kişilik toplumun temsilcilerinin rehinesi olacak.
AB bir tercih daha yapmak zorunda: Ya 500 milyon Avrupalı'yı -Rusya'nın ve de Ukrayna'nın- çıkar kavgalarına, jeopolitik hesaplaşmalarına kurban edip kış ortası donduracak ya da 500 bin kişilik toplumun temsilcilerinin şımarıklığına son verecek.
AB yönetimi ve Nabucco
Hem sonra Nabucco'yu yeni ABD yönetimi de çok ama çok önemsiyor. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bu projeye bakışlarını şöyle anlattı: "Avrupa'nın enerjide Rusya'ya bağımlılığı zamanla siyasal bağımlılığa dönüşebilir. Bunu önlemek için Avrupalılar'a yardım etmek zorundayız. Hazar enerji kaynaklarına yatırımları artırmak önceliklerimiz arasında yer alacak. Avrupalı müttefiklerimizi Nabucco için ikna etmeye çalışacağız." (Hatırlatırız; Bakü-Ceyhan petrol boru hattı da Hillary Clinton'ın eşi Bill Clinton'ın başkanlığı döneminde gerçekleşti.)
Biliyoruz; bazı AB ülkelerinin konuyu ağırdan almalarında veya Rumlar'ın ağına takılmalarında, Nabucco'yu doldurmaya yetecek kadar gaz bulunamaması olasılığı etkili oluyor. Türkmenistan ve Kazakistan'ın uzun vadeli anlaşmalarla Rusya'ya bağlandığını, İran'ın yaptırımlar nedeniyle devre dışı kalmakta devam edeceğini, Irak'ın doğal gaz kaynaklarının henüz işletmeye bile alınmadığını gerekçe gösteriyor, "Kala kala Azerbaycan gazı kaldı. Onun için de Nabucco'yu inşa etmeye değmez" diyorlar.
Yanıldıklarını önümüzdeki günlerde açıklanacak bir sürprizle anlayacaklar. Biz çıtlatalım:
Akdeniz'de sondaj çalışmaları yürüten İsrail üç gün önce Hayfa'nın 80 kilometre açığında müthiş bir doğal gaz yatağı buldu. Rezervi İsrail'i önemli gaz ihracatçıları arasına sokacak kadar büyük.
Bitmedi. Gazze Şeridi açıkları da gaz kaynıyor. Tespit edilen rezervler 1.4 trilyon metreküpü aşıyor. İşletme hakkını alan British Gas üretime geçmeye hazır.
"Bunların Nabucco'yla ne ilgisi var" diyebilirsiniz. Var. Aşkelon-Ceyhan arasındaki Akdeniz Boru Hattı Projesi nedeniyle. Anlaşmaları imzalanan bu boru hattı pekala İsrail ve Filistin gazlarını da taşıyabilir. Onu Nabucco'ya bağlamak ise çocuk oyuncağı.
Düşünün; hem Filistin ve İsrail gazın nimetlerini paylaşacaklar, hem de Nabucco beslenecek. Akdeniz Boru Hattı'na Türkiye boşuna "Barış Projesi" demiyor...
Evet, Avrupa bir tercih yapmak zorunda, ya 500 milyonun kaderi ya 500 binin şantajı...