Başbakan Erdoğan, İsrail'e eleştirilerinin hem dozunu yükseltiyor, hem de giderek çok daha sert sözcükler ve sıfatlar kullanıyor.
Operasyonu başta "İnsanlık suçu" diye tanımlayan Erdoğan, eleştirilerini dün AK Parti Meclis Grubu'ndaki konuşmasında, "Zulüm"e, "Vahşet"e kadar dayandırdı.
İsrail yönetimi Ankara'nın salvolarını "Dostlar birbirleri için böyle üslup kullanmamalı" diye geçiştirmeye çalışıyor, biraz da Türk kamuoyunun "Gazının alınması" olarak görmek istiyor. Tıpkı yaklaşık 5 yıl önce olduğu gibi.
2004 baharında İsrail'in Hamas liderleri Şeyh Ahmet Yasin ile Abdülaziz Rastissi'yi peşpeşe öldürmesine, ardından Gazze Şeridi'ndeki Refah mülteci kampında gösteri yürüyüşü yapan Filistinliler'e helikopterlerden ve tanklardan ateş açarak 30 kişinin ölümüne yol açmasına Erdoğan çok sert tavır koymuştu: "Savunmasız insanları çoluk-çocuk ayırt etmeden vurmanın affedilir bir yanı yok. Buna devlet terörü denir."
O tarihte daha da ileri gitti Erdoğan: Tel Aviv Büyükelçisi Feridun Sinirlioğlu (İsrail-Suriye dolaylı barış görüşmelerinde görevli ekipte yer alıyor) ile Kudüs Başkonsolosu Hüseyin Avni Bıçaklı (Halen Aşkabat Büyükelçisi) Ankara'ya çağrıldı.
Şimdi de benzer tepkinin gösterilmesini, Tel Aviv Büyükelçimiz Namık Tan'ın geri çağrılmasını, hatta İsrail'le ilişkilerin kesilmesini isteyenlere Erdoğan'ın "Biz bakkal dükkanı değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni idare ediyoruz" yanıtı vermesi, ulusal çıkarların ve stratejik hedeflerin gereği olarak, bir noktadan sonra duyguların yerini sağduyunun, öfkenin yerini de diplomasinin alacağını gösteriyor.
Zaten almaya başladı bile. Daha doğrusu yeniden o yöne dönüldü bile:
* Çankaya'da Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Babacan'ın yaptıkları zirveden "Diplomatik çabaların artırılarak sürdürülmesi" kararının çıkması bunun somut mesajını oluşturuyor.
* Babacan'ın BM Güvenlik Konseyi'nin Gazze trajedisiyle ilgili toplantısına katılmak için New York'a gitmesi bu mesajı pekiştiriyor.
Davutoğlu'nun gezisinin şifreleri
* Ancak biz en çok Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun dün bir haftada üçüncü kez Şam'a gönderilmesini önemsedik. (Geçen Çarşamba günü Erdoğan'la, Pazar günü de tek başına gitmiş, Hamas'ın siyasi lideri Halid Meşal'le görüşmüştü.)
Davutoğlu'nun üçüncü Suriye ziyaretini, talep Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'den geldiği için önemsedik. Açalım:
2006'daki Lübnan savaşından sonra Hizbullah'ın geldiği konuma bakılarak, Gazze trajedisinde de şöyle bir denklem seslendiriliyor: Operasyonda açıklanan hedeflerin tümüne ulaşılamaması İsrail'in yenilgisi, Hamas'ın ise zaferi olarak görülecek.
İsrail başta Hamas iktidarına son vermeyi, örgütü yok etmeyi asıl hedef olarak belirledi. Ama şimdi Gazze'den füze saldırılarının kökünü kazımayı ve Hamas'ın askeri yapısını zayıflatmayı yeterli buluyor.
İsrail ayrıca her fırsatta "Gazze Şeridi'ni yeniden işgal etmeye niyetimiz yok" demeyi de ihmal etmiyor. 1967 savaşına kadar Gazze Şeridi'ni elinde tutan Mısır'ın da aklından böyle bir şey geçmiyor. Batı Şeria'daki öbür Filistin yönetiminin ise Gazze'yi denetimi altına alacak ne gücü var, ne de Gazze halkı nezdinde saygınlığı. Bu tablo, İsrail operasyonundan sonra da Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki yönetiminin veya egemenliğinin süreceği anlamına geliyor.
Gazze Şeridi'nde Hamas kalıcı güç olacağına göre, gerek ateşkes görüşmelerinde, gerekse daha sonra yeniden başlatılacak barış sürecinde onun da muhatap alınması gerekecek. Oysa gerek ABD, gerekse AB onu "Terör örgütü" kabul ediliyor. Bu açmaz nasıl aşılacak? Yasser Arafat liderliğindeki El Fetih ve FKÖ bir zamanlar nasıl "Terör örgütü"nden "Bağımsızlık hareketi"ne dönüştürüldüyse; öyle.
İşte Sarkozy'nin Erdoğan'ı arayıp Şam'da Hamas'la dolaylı nabız yoklamalarına yardım için Davutoğlu'nu göndermesini rica etmesini, bu yeni sürecin ilk adımı olarak görmek gerekiyor. Dikkatinizi çekeriz; Sarkozy, Ortadoğu'daki temaslarını sadece Fransa Devlet Başkanı olarak değil, aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi'nin Dönem Başkanı olarak yaptı.
Bize göre, İsrail'in Gazze operasyonunun en önemli sonucu, Hamas'a uluslararası meşruiyetin kapısını açması olacak...