Fransa, İspanya, İtalya turları gibi ülkenin neredeyse yarısını kat eden, çok etaplı, uzun soluklu bisiklet yarışlarının seyrine doyum olmaz.
Hele bir yarışçı gruptan kopunca. Turu birinci göğüsleyip "Sarı mayo"yu giyme hayalleriyle var gücüyle pedal çevirir. Önce farkı giderek açar. Çünkü grup temposunu bozmadan devam eder. Kopan bisikletçi bir süre sonra yorulmaya başlar, sık sık başını arkaya çevirir. Grup yine aynı tempoda devam eder. Ama öndekinin hızı düşmeye başladığı için fark kapanır, kapanır Ve sonunda ana grup birkaç kilometre önce kopmuş yarışçıyı yutuverir.
Küresel krizde Türkiye'nin tutumu da uzun bir süre gruptan kopan bisiklet yarışçısının ruh halini hatırlattı. Tek başına yol alırken ana gruptan, yani krizle boğuşan kümeden uzaklaştığını sandı, dalganın "Teğet geçeceğine" inandı. Ama işte ana gruba yakalanıverdi.
Cumartesi akşamı berberimize gittik. Dükkânı 20 kadar işyeri barındıran küçük bir ticaret merkezinde. Binaya girdik, ürperdik. Derin bir sessizlik hüküm sürüyordu. Ne müşteri, hatta ne vitrin seyreden. Berber, "Pek çoğu siftah yapmadan kepenk indiriyor" dedi, ekledi: "Bu da bir şey mi? Şu karşıdaki alışveriş merkezinde her gün bir dükkân kapanıyor. Ay başından bu yana 15'i geçti." Sonra saçımızı keserken, şehirdeki iki şubesinin müşterilerinden aldığı "Son haberler"i sıraladı: (Not: Biz İstanbul'un merkezinin 40 kilometre dışında bir uydu kentte oturuyoruz.)
* "Filan otomobil fabrikası 1500 işçi çıkarmış, duydunuz mu?"
* "Falan otomobil üreticisi 400 işçiye yol vermiş, 850'sini ücretsiz izine göndermiş. Şimdi izin süresi dolmak üzereymiş, işçilere tek tek telefon edip "Gelmeyin" diyorlarmış."
* "Feşmekan banka (En büyük bankalardan birinden söz ediyor) 1200 elemanının işine son vermiş." (Not: O bankadaki tensikat dün "Abankası bine yakın çalışanını çıkardı" haberleriyle kamuoyuna sızdı. Bizim berber haberi bizzat banka içinden aldığı için, onun rakamının daha doğru olduğuna inanıyoruz.)
Güvensizlik ve derindeki korku
Tıraştan sonra sessizliği yalnız ayak seslerimizin deldiği ticaret merkezinden ayrıldık. Eve geldik. Hanım "Misafir var" dedi: Epeydir görmediğimiz bir yakınımız. Nişantaşı'nda "İnn" bir alışveriş merkezindeki dükkânlardan birinde yöneticilik yapıyor.
* "İşler nasıl" diye sorduk. Cevap: " Yarı yarıya azaldı. Ama bizden kötüleri var. Dükkânların çoğu kapanmak üzere. İşletmeci firma onları tutabilmek için kiraları indiriyor."
* Soru: "Müşterilerin davranışlarında değişiklik gözlüyor musun?" Cevap: "Evet. Pek çoğu kredi kartı kullanmaya son verdi. Nakit ödeme yapıyor. Ve sadece zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya özen gösteriyor."
* Soru: "Çarşıda işlerin düzeleceği umudu var mı?" Cevap: " Herkes cankurtaran simidi olarak Kurban Bayramı ile yılbaşı alışverişlerini bekliyor. Onlarda da işler biraz olsun canlanmazsa, çoğu dükkân 2009 başında beyaz bayrak çekecek."
Kötü. Çünkü dünyanın önde gelen danışmanlık şirketlerinden "Deloitte"in Avrupa'da Noel ve yılbaşı, Türkiye'de de Kurban Bayramı ve yılbaşı alışveriş eğilimlerini belirlemek için yaptığı araştırmanın sonuçları hiç de iç açıcı değil: Avrupalılar, Noel ve yılbaşı bütçesini geçen yıla göre yüzde 7-8 kısmayı planlarken, Türkiye'de bu oran yüzde 12.8'e ulaşıyor. Nedeni: Ekonominin kötüye gittiğini düşünüyor (Deneklerin yüzde 77'si), 2009'da daha da kötüleşmesini bekliyor (Yüzde 68), krizin kişisel bütçesini olumsuz etkilediğini belirtiyor (Yüzde 59), bu yüzden kişisel kazancının daha da azalmasından korkuyor (Yüzde 50) ve tüm bu etkenler sonucu kemerleri sıkıyor (Yüzde 65).
Bu araştırma dün Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı "Tüketici güven endeksi" verileriyle de doğrulandı: Geçen ay tüketici güveni bir önceki aya göre 8 puan, geçen yılın aynı ayına göre de 22 puan geriledi. Anlamı: Karamsarlık hızla büyüyor ve yayılıyor.
Bisiklet yarışlarında etabın başında veya ortasında atağa kalkan, mutlaka ana grup tarafından yutulur. Ama etabın bitmesine biriki kilometre kala hamle yapan ipi göğüsler.
Ankara takımının atağa kalkmasının, reel ekonominin çarklarını döndürmek için pedala basmasının tam zamanı. Haydi! Haydi! İş işten geçmeden, haydi!