Cumhurbaşkanı Gül ile ona eşlik eden diplomatlar ve meslektaşlarımız, biraz protokol, biraz da güvenlik nedeniyle Erivan' da çevrelerine göz atma fırsatı bulamadılar.
Keşke bulabilselerdi. Çünkü orada şu sıralar ilginç bir sergi var: "Osmanlı İmparatorluğu' nda Ermeni sporu."
Epeyce fotoğraf, dönemin gazetelerinden kupürler ve belgelerle desteklenen sergide Osmanlı'da sporun gelişmesinde Ermeniler'in rolü gündeme getiriliyor. Ve de unuttuğumuz ayrıntılar tarih raflarından indiriliyor.
Örneğin, Osmanlı'da tüm halklara özgürlük vaat eden İkinci Meşrutiyet ile Birinci Dünya Savaşı arasındaki dönemde yüz kadar Ermeni futbol kulübünün kurulması gibi. 1911-1914 arasında İstanbul'da Ermeni Olimpiyat Oyunları düzenlenmesi gibi.
Ama sergiyle ilgili haberlerde bizim dikkatimizi en çok iki Ermeni sporcunun, Vahram Papazyan ile Mıgırdıç Mikoyan' ın öyküsü çekti. Çünkü o ikilinin Osmanlı spor tarihinde özel yerleri var.
İlk modern Olimpiyatlar 615 Nisan 1896'da Atina'da yapıldı. Osmanlı İmparatorluğu o oyunlara başlangıçta sıcak baktıysa da, sonradan katılmaktan vazgeçti. İki gerekçesi vardı: Batı'nın entrikalarıyla alevlenen Girit sorunu. Bir de Olimpiyatların tarihi. Resmi belgelerde Atina Olimpiyatları'nın 615 Nisan 1896 tarihlerinde düzenlendiği bilgisi sizi yanıltmasın. O dönemde Yunanistan'da Sezar'ın takvimi geçerliydi. O takvime göre Olimpiyatlar, 25 Mart'ta başlamış oluyordu. 25 Mart? Yunanistan'ın Osmanlı'dan bağımsızlığını kazanmasının (1821'de) yıldönümü!
Uzatmayalım; Osmanlılar ilk Olimpiyat'a katılmadı. 1900'de Paris'te, 1904'te SaintLouis'de (ABD) düzenlenen Olimpiyatlar'a da. 1908'de Londra'daki Olimpiyatlar'la ilgili bilgiler çelişkili. Osmanlı arşivlerine göre Londra'ya sporcu gönderildi, Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ne göre ise bu iddiayı doğrulayacak bilgi yok.
Stockholm'den Erivan'a
Bu durumda 1912 Stockholm Olimpiyatları'nı ilk katılım olarak kabullenmemiz gerekiyor. 5 Mayıs-27 Temmuz 1912 tarihlerinde yapılan o oyunlarda gerçekten Osmanlı'yı iki Ermeni yurttaş temsil etti: Vahram Papazyan ile Mıgırdıç Mikoyan.
Osmanlı'nın o dönemdeki önyargılarının etkisiyle spor "Gavur icadı" sayıldığı için, Stockholm Olimpiyatları'na katılacak sporcular gazete ilanıyla belirlendi: "İsveç payitahtındaki müsabakalara iştirak için sporcu aranmaktadır. İlgilenenlerin Selim Sırrı Bey'e (Osmanlı Olimpiyat Cemiyeti Başkanı) müracaatları rica olunur."
İşte o iki Ermeni sporcu Osmanlı'yı temsilen Stockholm'e öyle gitti.
Bir ayrıntı daha: 1896'daki ilk Modern Olimpiyatlar'daki Yunan sporcuları arasında İzmirli Osmanlı vatandaşları da bulunuyordu. Onların da katkılarıyla Yunanistan toplam 46 madalyayla ilk Olimpiyatlar'ın birincisi olmuştu.
Yüz küsur yıl öncesine yolculuğu iki nedenle yaptık: 1-Ne kadar bastırırsanız bastırın, imparatorluk geçmişiniz bir yerde karşınıza çıkıyor. 2-Spor artık sadece spor değil; kimliğin ifadesinden diplomasinin yumuşak gücü olarak değerlendirilmesine kadar geniş yelpazede epey işlev görüyor.
Zaten devlet adamlarının Pekin Olimpiyatları'nın da etkisiyle performanslarını sportif kriterlerle değerlendirme alışkanlığı edinmeleri de sporun "Silahsız savaşın silahı" haline geldiğini göstermeye haydi haydi yeterli. İşte en taze iki örnek:
- Gül, Erivan gezisinin gerekçesini "Bizim sahamızda bir top vardı. O top bizim sahamızda kalmamalıydı" diye açıkladı.
- Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Şam'da Başbakan Erdoğan'ın da katıldığı 4'lü zirvenin başarı ölçüsünü "Önemli olan finale kalmak değil, elemeleri geçmek" diye yorumladı.
Uzun sözün kısası, ABD'nin Çin'e pingpong milli takımını gönderdiği 10 Nisan 1971'de başlayan spor-diplomasi ilişkisi, bugün Altın Çağı'nı yaşıyor.
Ne dersiniz; Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu' nun yanı sıra bir de Kafkas Oyunları, hatta diğer netameli bölgeyle paçal yaparak Kafkas ve Ortadoğu Oyunları düzenlemek coğrafyamıza barış ve huzur gelmesine katkıda bulunur mu? Bize sorarsanız, evet!