Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, PKK'nın Kuzey Irak'taki varlığına son vermek için alınacak önlemleri "Hukuki", "Ekonomik" ve "Siyasi" diye saydı.
Eksik. "Diplomatik" önlemler de gerekiyor. Özellikle AB nezdinde. Neden?
Sorunun yanıtını aramaya son dönemde yapılmış birkaç açıklamayla başlayalım:
Terörle Mücadele eski Koordinatörü Edip Başer: "Sınır ötesi operasyon yeterli olmaz. Ekonomik, psikolojik ve diplomatik boyutta mücadele etmek gerekir. AB'deki para akışını kesemezsen, hiçbir şey olmaz."
CHP lideri Deniz Baykal: "Yapılması gereken, terörü besleyen kaynakları ve o kaynakları himaye edenleri çok açık bir şekilde tahlil ederek, bütün dünyaya bunlara yönelik, uyumlu, tutarlı bir politika ortaya konulmasıdır."
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt: "Bir ülkedeki terör örgütünün dışarıdan destek almadıkça varlığını devam ettirmesi olanaksızdır. Dost ve müttefik birçok ülkeyi bugüne kadar bu konuda uyardık. Hiçbir destek görmedik. Uyardığımız tüm ülkeler, dolaylı ve dolaysız bir şekilde onlara destek vermeye devam ettiler. Terörle sözde değil özde mücadele, hiçbir zaman gerçekleşmedi."
50 milyon avro öyküsü
Şimdi de iki olay aktaralım:
1990'larda PKK, "Med TV" adıyla Avrupa'dan yayın yapacak ve dünyanın her yerinden izlenebilecek bir kanal kurmaya karar verdi. Bunun için uydu lisansı gerekiyordu. Lisansın bedeli de 8.7 milyon avroydu. Örgütün kasası doluydu ama bir sorun vardı: Hepsi de kara paraydı. Aklamak için İsviçre'den safir ve elmastan oluşan değerli taş koleksiyonu almaya karar verdi. İlk partide safirler Brüksel'e sokulurken polise takıldı. Bunun üstüne İsviçre de elmaslara el koydu. Dava açıldı. Mahkeme 10 yıl sürdü. Karar: Safirler, daha sonra adını Roj TV olarak değiştiren Med TV yöneticilerine iade edildi. Ardından İsviçre de tedbiri kaldırdı. Sadece 6 adet safirin değeri 50 milyon avroyu aşıyor. Elmasları siz düşünün. Değerli taşlarını paraya çeviren Roj TV şimdi bu kaynakla 24 saat kesintisiz PKK propagandası yapıyor. Tüm Avrupa da seyrediyor!
Geçen Şubat'ta biliyorsunuz Fransız polisi aralarında Rıza Altun, Nedim Sever, Canan Kurtyılmaz gibi örgütün Avrupa'daki üst düzey yöneticilerinin de bulunduğu 13 PKK'lı gözaltına aldı. Bir süre sonra hepsi de salıverildi. Bu operasyon 2006 Temmuz'unda PKK'lıların bir milyon avroyu aşkın parayı aklarken suçüstü yakalanmaları üstüne yapılmıştı. O para ne oldu dersiniz? "Sahiplerine" iade edildi.
Avrupa'nın ikiyüzlülüğü
Fransa'nın terörle mücadele uzmanlarından Axel Gerard bu kararı bakın nasıl yorumladı: "20 yıl boyunca Avrupa ülkeleri saldırılarını sadece Türkler ve Türkiye'nin çıkarlarıyla sınırlı tutması karşılığı PKK'ye topraklarında geniş hareket alanı bıraktılar. Fransa'nın son operasyonu, Avrupalılar'ın artık bu örgütün Türkiye'deki saldırılarının finansmanına yönelik faaliyetlerin üssü olmaya son verecekleri umudunu doğurdu. Ancak gelişmeler hiçbir şeyin değişmediğini, PKK'nın bundan sonra da Avrupa'da pervasızca at koşturacağını gösterdi. PKK'nın adamları Fransa'da haraç toplamaya devam edebilirler. Bu paralarla Türkiye'de kadınları, çocukları, yaşlıları öldürmek için silah, bomba, mayın alınacak. Ve terör örgütü bütün bunları Türk düşmanı bazı Fransız siyasilerin hoşgörüsüyle yürütecekler."
Sözde PKK, Avrupa Birliği'nin ve tüm üye ülkelerinin terör örgütleri listesinde yer alıyor.
Sözde AB Konseyi (liderler zirvesi), 25 Mart 2004 tarihinde terörle mücadele için belirlediği 7 önceliğin ikinci sırasında "Teröristlerin mali ve ekonomik kaynaklara erişiminin önlenmesi"ni saydı.
Hepsi yalancı. Hepsi ikiyüzlü. Hepsi "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" bencilliği içinde.
Org. Büyükanıt, "Terörle sözde değil özde mücadele, hiçbir zaman gerçekleşmedi" derken işte bu oyunları, arkadan hançerlemeleri kastediyor.
Bu kirli ve kanlı oyunu bozmak için de masaya yumruğu indirme zamanı gelmedi mi?