Napolyon Bonapart, "Bazen kötü bir yasa, iyi bir yasadan daha çok işe yarayabilir" der.
AK Parti'nin geçen Mayıs-Haziran'daki cumhurbaşkanı seçiminde Çankaya'nın ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına ve CHP'nin engellemelerine tepki olarak, Meclis'ten geçirdiği Anayasa değişikliği paketi Bonapart'ın pek de haksız olmadığını gösteriyor.
Başbakan Erdoğan o tarihte "Madem Meclis'e seçtirmiyorlar, o halde kilidi millet açsın" demişti. Ancak 22 Temmuz seçimleriyle oluşan Meclis kilidi açınca, halkın elindeki anahtar anlamını ve önemini yitiriverdi.
Dahası iktidarın o tarihte "Muhalefet nasıl olsa referandum aleyhinde kampanya yürütemez. Öyle bir şeye kalkışırsa 'Halka güvenmiyorlar' propagandasıyla köşeye sıkıştırırım" stratejisi, "Bumerang" oldu, kendisini sıkıştırdı.
Şimdi Baykal ve Bahçeli'nin uyarılarının da etkisiyle yeni bir "Hukuk kaosu"nu önlemek için dönüş yapmaya çalışıyor. Ancak onu da yarım yamalak yapıyor: Anayasa değişikliği 21 Ekim'de referanduma götürülecek ama paketten 11'nci cumhurbaşkanını halkın seçmesine ilişkin geçici 18'inci ve 19'uncu maddeler çıkarılacak.
Bu son dakika girişimi tüm sorunları çözmeye, belirsizlikleri ortadan kaldırmaya yetecek mi? Hayır .
Gümrük kapılarındaki sandıklarda yurda giren veya çıkan gurbetçiler oy vermeye devam ediyorlar. O oylarda "11'nci cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören geçici maddeleri de kapsayan Anayasa değişikliği paketine "Kabul" veya "Ret" seçeneğine mühür vuruluyor. Şimdi paketten 2 madde çıkarılınca, o güne kadar kullanılmış oylar ne olacak? Cevabı yok.
Tedbir mi alınıyor?
İşin doğrusu referandum sürecini durdurmak. Ama AK Parti reddediyor. Bu da bizi "Şeytanın avukatlığı"nı yapmaya zorluyor. Önümüzdeki tablo şu: 21 Ekim'de referanduma sunulacak düzenlemede milletvekili seçimlerinin 4 yılda bir yapılması, cumhurbaşkanını halkın seçmesi, süresinin 5 yıl olması ve iki dönem seçilebilmesi (5+5) öngörülüyor.
Bu paketin tümü için hem siyasilerde, hem de kamuoyunda geniş mutabakat oluşmuş durumda. Ayrıca gerek AK Parti'nin hazırladığı öneride, gerek sivil toplum örgütlerinin taslaklarında da benzer düzenlemelere yer veriliyor. Bu durumda saydığımız hükümlerin yeni Anayasa'da yer alması kesin olduğuna göre, değişiklik paketini referanduma götürmekteki ısrarın bizce tek nedeni olabilir: Yeni Anayasa girişiminin yarıda kalması korkusu.
Çünkü aralarındaki Sami Selçuk'un da bulunduğu bir grup hukukçu, bu Meclis'in yeni Anayasa yapamayacağını, sadece mevcut Anayasa'yı değiştirebileceğini savunuyor. Bu iddianın ağır basması olasılığına karşı AK
Parti, eldeki hazır Anayasa değişikliğini sonuçlandırmanın doğru olacağı görüşüne varmış olabilir.
Bizce 7 yıl sonra yapılacak cumhurbaşkanı seçimi için bugünden referanduma gitmekte direnmenin başka açıklaması yok...