Bu Pazar gece yarısı Bulgaristan ve Romanya, 26'ncı ve 27'nci üye olarak AB'ye giriyorlar. Kutlarız.
Brüksel'deki AB merkezinin cephesini süsleyen "Hoş geldiniz" pankartı da olmasa, "Aile"ye iki uzak akrabanın daha katıldığını Avrupa'da kimsenin hatırlayacağı yok. Siyasilerin bu genişlemeyi sessiz sedasız geçirmek istemelerinden olsa gerek.
Ancak medyada konu enineboyuna tartışılıyor, uzmanlara "Romanya ve Bulgaristan üyeliğe hazır mı", "Kopenhag kriterlerini yerine getirdiler mi", "AB'ye ne gibi katkıları olacak" soruları yöneltiliyor. Yanıtlara bakınca, Avrupalı liderlerin sessizliğinin nedeni daha iyi anlaşılıyor.
İşte uzmanların gözüyle, üç gün sonra "Bingo" diyecek iki ülkenin durumu:
Romanya: Yolsuzlukla mücadelede son derece yetersiz. Yargı bağımsızlığı yok. AB fonlarının yerinde kullanılmaması (yani çalınması) olasılığı yüksek. Besin güvenliği standartların çok altında (zaten o nedenle Rusya, hem Bulgaristan, hem de Romanya'dan et ithalatını yasakladı), sınırları uyuşturucu, insan ve silah kaçakçılığına karşı güvenli değil.
Bulgaristan: Yolsuzluk toplumu çürüten kangrene dönüşmüş durumda. Mafya yaşamın tüm kesimlerinde hâkim. O kadar ki, Bulgaristan'ın gayrısafi milli hasılasının yüzde 25'ini mafya sağlıyor!
Bu arada AB Komisyonu'nun Bulgaristan'da mafya-polis-adalet ilişkileri üstüne iki uzmana rapor hazırlattığı ortaya çıktı. Raporlar gizli tutuluyor ama hazırlayanlar konuşmaya başladı.
Polisle ilgili raporun sahibi Alman emniyetinin üst düzey yetkililerinden Klaus Jansen, "Sunday Telegraph" gazetesine, "Üst düzey Bulgar yetkililerinin suç örgütleriyle bağları olduğu iddiaları doğru" dedi. Adalet raporunu yazan Köln Yüksek İdare Mahkemesi yargıcı Sussete Schuster ise şu tespiti yaptı: "Adi suçlar cezalandırılırken, sokak ortasında güpegündüz adam öldüren mafya üyelerinin kılına dokunulamıyor."
Bulgar gizli servisinin (NIS) hazırladığı raporda da "Mafyanın AB üyeliğine devlet kurumlarından daha hazır olduğu" belirtiliyor; iyi mi!
Kopenhag tek kriter değil
Peki, o ünlü kriterlerin böylesine kevgire dönüştüğü iki ülkeye AB neden kapıları açtı. İbreti alem için, Avrupa Parlamentosu'nun Romanya raportörü Pierre Moscovici'nin (Fransız sosyalist parlamenter) gerekçelerini aktaralım:
"Romanya'da Fransızca'nın yaygın konuşulması benim için önemli. Çünkü böylece AB'de Fransızca'nın ağırlığı artmış olacak. (Zaten sırf o nedenle AB parlamentoları içinde sadece Fransa, Romanya'nın üyeliğini oybirliğiyle onayladı!)
Ayrıca Romanya'nın -tabii Bulgaristan'ın da- üyeliğini bir yıl ertelemek yarardan çok zarar getirirdi. Bu onların morallerini bozan, heveslerini azaltan bir mesaj olabilirdi.
Ve nihayet, sadece 15 yıl önce Varşova Paktı üyesi olan ve Sovyetler Birliği'nin etki alanına giren bu iki ülkeye el uzatmanın tarihi bir görevimiz olduğuna inanıyoruz. O yüzden de cömertçe kapıyı açtık." (Kopenhag Kriterleri'nin tek belirleyici etken olmadığını itiraf ediyor.)
Bu gerekçelerin galiba en önemlisi sonuncusu. Yani, Doğu'dan Batı'ya transfer olmak. Zaten Romanya Cumhurbaşkanı Traian Basescu da "Le Monde" gazetesine verdiği demeçte, "Demokrasi sadece AB ve NATO ile var olabilir" diyerek üyeliklerini "Saf değiştirme"yle gerekçelendiriyor.
Yarı şaka yarı ciddi "Meğer Türkiye zamanında yanlış stratejik tercihte bulunmuş. NATO yerine Varşova Paktı'nı seçseydik şimdi AB'ye girmiş olacaktık" diye hayıflananlara gel de hak verme!