İsveç'te akla gelmeyen başa geldi. 12 yıldır kesintisiz iktidarda olan, son 74 yılın sadece 9'unu muhalefette geçiren Sosyal Demokrat Parti seçimleri yitirdi.
Oysa Başbakan Göran Persson parlak bir bilançoya sahipti: Büyüme hızı yüzde 5'in üstünde, bütçe 5 milyar avro fazla veriyor, ihracat sürekli artıyor, işsizlik sadece yüzde 5.6 düzeyinde..
Sosyal-demokratlar bu tabloya rağmen neden kaybettiler? Çünkü sağ partiler ittifakı "İsveç modeli"ne kesinlikle dokunmayacakları, refah devletini koruyacakları güvencesi verdiler.
DERS 1: Sistem veya temel politikalar için herhangi bir tehlike sözkonusu değilse, seçmen korkuya kapılmadan tercihini değiştirebiliyor.
İsveç'te kimsenin gelecek kaygısı yok. Çünkü devlet işsizlere ve muhtaçlara bol keseden yardım yapıyor. Hatta Persson yardımları daha da artıracakları sözü verdi.
Ancak çalışma çağındaki 5.7 milyon kişiden en az 1 milyonunu ilgilendiren bu vaate rağmen İsveçliler, "Devlet yardımlarına çekidüzen getireceğim, hatta kısacağım. Sizi çalışmaya zorlayacağım" diyen ittifakın başbakan adayı, Ilımlılar Partisi (Muhafazakar Parti) lideri Fredrik Reinfeldt'i tercih etti. Neden?
DERS 2: İsveçliler çalışıp, para kazanıp ihtiyaçlarını karşılamak yerine evde oturup devlet yardımıyla geçinmekten bıktılar. Hatta bunu aşağılanma olarak hissetmeye başladılar. Konfüçiyüs'ün ünlü sözüyle, "Bedava balık" dağıtanı değil, "Balık tutmayı öğretme" sözü vereni seçtiler.
Kaybeden bedel öder
Kampanya boyunca Persson, seçmenleri direksiyonu sağa kırmamaları için uyardı. Klasik taktikle, rakibini "Öcü" göstermeye çalıştı. Buna karşılık Reinfeldt sürekli sosyaldemokratların artık "Emekçilerin değil yardıma muhtaçların partisi" haline geldikleri konusunu işledi, "Gerçek işçi partisi biziz" dedi. Oysa aynı Reinfeldt 1993'te yazdığı "Uyuyan İsveç" adlı kitabında birgün iktidara gelirse ülkeyi "Sosyal devlet"ten "Liberal devlet" modeline geçireceğini açıklamıştı.
DERS 3: Bir siyasi lider korkmadan görüşlerini değiştirdiğini açıkladı. Dahası bu sağcı politikacı iktidarda sol program uygulayabileceğine halkı ikna etti.
57 yaşındaki Persson'un kaybetme nedenleri arasında kişisel zaaflarının da payı var: Otoriter, kibirli... Ama dürüst ve gururlu da. Sonuçlar belli olur olmaz "Zaferi ekip paylaşır, yenilginin faturası ise bir kişiye kesilir. Ben bu bedeli ödeyeceğim, bırakıyorum" dedi. Çiftliğine çekilecek.
DERS 4: Kaybeden liderin siyaset sahnesinden ayrılması Avrupa'da, hatta demokraside ana kural haline geldi. Persson böylece Kostas Simitis'ten Gerhard Schröder'e, Jochka Fischer'den Josa Maria Aznar'a kadar uzanan zincirin son halkası oldu.
Seçimde her parti kendi başına ve kendi gücüyle yarışsaydı, daha önce birçok görüldüğü gibi, sosyaldemokratlar yine kolayca kazanacaklardı. Ancak hayatında ilk kez seçim yarışına giren, üstelik hiçbir devlet deneyimi olmayan Ilımlılar Partisi'nin 41 yaşındaki lideri Reinfeldt yelpazenin sağında yer alan ama dünya görüşleri farklı üç partiyi (Merkez Partisi, Liberal Parti ve Hıristiyan Demokrat Parti) güçbirliğine ikna etti. Böylece 4 parti ortak iktidar programıyla "İttifak" oluşturdu ve kazandı.
DERS 5: İtalya'daki "Zeytin Dalı"ndan sonra İsveç'teki güçbirliğinin başarısı, seçim ittifakının halka iktidar alternatifi sunmak için iyi bir model olabileceğini gösterdi. Siyasetçilerimize hatırlatırız...