Fransız bilim adamı Jacques Beneviste'nin 1990'larda büyük yankı uyandıran araştırmasıyla suyun hafızasının olduğu kanıtlandı.
Yani su, içinde eriyen molekülün yapısındaki bilgileri saklıyor.
Okyanus bilimcileri ise Akdeniz'in doğu kıyılarını yalayan suların Cebelitarık'a ulaşmasının 2 bin yıl sürdüğünü söylüyorlar.
Bu hesaba göre, şu sıralar Cebelitarık Boğazı'ndan Atlas Okyanusu'na akan Akdeniz suları, Romalılar döneminde Lübnan kıyılarını yalıyordu. O suların belleğinde 20 yüzyılın tüm savaşlarının anıları gizli.Ve de nice halkların çığlıkları, nice sessiz kurbanların hıçkırıkları...
Bugün de Beyrut ve dünyanın en eski yerleşim birimi, Finike uygarlığının armağanı Byblos kıyılarındaki sular belleklerine Kano köyünde İsrail bombardımanında can veren 51 kurbanın çığlıkları ile karaya vuran balıkların, başta nesli tehlikede yeşil kaplumbağa olmak üzere nice deniz canlısının sessiz hıçkırıklarını yüklüyor.
Çünkü İsrail'in Lübnan operasyonu sadece sivil halkı katletmekle kalmıyor, çevreyi de mahvediyor. Her savaşta olduğu gibi. O kadar çok örnek var ki...
ABD'nin 1962-1971 arasında Vietnam'da ormanlara püskürttüğü 100 milyon litre "Turuncu zehir", 1.7 milyon hektar araziyi kullanılamaz hale getirdi ve savaştan sonra doğan üçüncü kuşağı bile etkiliyor. Bebekler sakat ya da geri zekalı dünyaya geliyor, sağlamlar ise en çok 80 santim büyüyebiliyor. Zira, ABD'nin "Turuncu zehir"in en korkunç türünü, "TCDD"yi (Tetraklorin-dibenzo-p-dioksin) kullandığı ortaya çıktı. Hani şu, Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko'yu öldürmek için yemeğine konulan zehir. Öyle bir madde ki TCDD, tüm doğal kaynaklara karışıyor. Bu da balıktan tavuğa, sebzeden meyveye kadar beslenme zincirinin tüm halkalarının zehirlenmesi anlamına geliyor.
Kamboçya'da 20 yıl süren iç savaşta ormanların yüzde 35'i yok oldu. Angola iç savaşında vahşi hayvanların yüzde 90'ı katledildi. Ruanda'da savaş ve onu izleyen göç sadece 6 ayda Virunga ulusal parkının yüzde 20'sini haritadan sildi.
Trakya'dan İskenderun'a
1991'deki Körfez Savaşı'nın çevrede açtığı yaralar hala kanıyor. Irak'ın Kuveyt'ten çekilirken ateşe verdiği 700 petrol kuyusundan 10 milyon metreküp ham petrol toprağa yayıldı, 1 milyon metreküpü de Körfez'e aktı, Kuveyt ve Suudi Arabistan kıyıları simsiyah oldu, balıkçılık öldü. 15 yıl sonra bugün bile Kuveyt su rezervlerinin yüzde 30'u zehirli.
Oysa savaşta çevrenin korunması için yığınla uluslararası anlaşma yapıldı: 1919 Cenevre Sözleşmesi, 1976 Enmod Sözleşmesi, kimyasal silah kullanımını yasaklayan 1997 sözleşmesi.
Hepsi de parlak nutuklarla, soylu duygularla imzalandı ama savaş çıkınca unutuldu. NATO tarafından bile!
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 2001'de kabul ettiği karar tasarısında NATO'nun 24 Mart-5 Haziran 1999 tarihleri arasındaki Yugoslavya operasyonunda seyreltilmiş uranyum kullandığını belirledi. Bu kimyasal silah sadece eski Yugoslavya cumhuriyetlerini değil Arnavutluk'tan Romanya'ya, Yunanistan'dan Macaristan'a, Bulgaristan'dan Ukrayna'ya kadar Avrupa'nın yarısında akarsuları, yer altı sularını zehirledi. Hatta bizim Trakya'da da.
Yazıya başlamamızdan bu yana geçen 1 saat içinde İsrail'in vurduğu Jiyen elektrik santralı depolarından yayılan ve deniz yaşamını katleden mazot tabakası Suriye'nin Lazkiye limanına da vardı. Az ötesi İskenderun!
İnsanoğlu aklını başına toplamazsa, o sular Cebelitarık'a ulaşamadan dünyada yaşam ortadan kalkacak.