Avrupa'dan uzun süreden beri ilk kez güzel bir haber geldi.
Sosyalist muhalefetten bir grup milletvekilinin hazırladığı Ermeni soykırımı teklifi nedeniyle ateş püskürdüğümüz Fransa, "Avrupa'nın sınırları"nı tartışmaya açmaktan vazgeçti. Oysa önümüzdeki ay yapılacak liderler zirvesine bu konunun damgasını vurması bekleniyordu.
Fransa dün Brüksel'de toplanan AB dışişleri bakanlarına dağıttığı belgede, "Çözümsüz ve kısır" bir tartışma olacağı gerekçesiyle Avrupa'nın sınırlarını gündeme getirmekte yarar görmediğini belirtti.
Böylece, Fransa eski Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing'in sırf Türkiye'nin önünü kesmek için üç yıl önce ortaya attığı ve AB'de önemli destek bulan dikenli bir konu en azından şimdilik rafa kaldırılmış oldu.
Bu gelişmenin ardında hiç kuşkusuz Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac var.
Çünkü Başbakan Dominique de Villepin, Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy ve iktidarın güçlü adamı İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy'nin ürkiye'nin gerek tarih, gerekse coğrafya açıdan Avrupa'da yer almadığı" görüşünde oldukları biliniyor.
Dahası dün dağıtılan belgeyle ilgili olarak iki hafta önce sızan haberlerde, Fransa'nın "Her kapıyı çalanın AB'ye alınacağı" inancına son verilmesi için frene basılmasını isteyeceği belirtiliyordu.
Villepin-Sarkozy çizgisini yansıtan taslağı, kararlılık, tutarlılık ve söze bağlılık adına Chirac'ın esaslı şekilde revize ettiği anlaşılıyor.
Ne anlama geliyor?
Fransa'nın tutumu AB'de vizyon değişikliği getirecek kadar önemli. Çünkü bu karar;
* AB'nin sınırları olmadığı, coğrafyanın kriter sayılamayacağı, kendine güvenen ülkenin üyelik için başvurabileceği anlamına geliyor. Böylece Ukrayna, hatta Gürcistan'a bile umut ışığı doğuyor.
* AB'nin coğrafi değil, siyasal bir proje olduğu mesajını taşıyor. Hatta süpergüç konumuna gelebilmek için genişlemeye devam etmek zorunluluğu kabul edilmiş oluyor.
Biz dün Atina basınında yer alan Başbakan Erdoğan'ın Protokol"un uygulama tarihinin bir yıl ertelenerek 2007'ye bırakılması ricasını Yunanistan Başbakanı Karamanlis'in bu talebi kabul ettiği" haberini de, Fransa kaynaklı olumlu gelişmenin tamamlayıcısı olarak değerlendiriyoruz.
Zira Erdoğan'ın bu yıl bu konuda açılım yapamayacağı belli olunca, İngiltere'nin harekete geçtiğini biliyorduk. TürkiyeAB ilişkilerinde, Komisyon'un genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in "Yıl sonuna doğru" beklediği kazası"nı önlemek için, Blair Hükümeti limanların Rumlar'a açılması konusunun bir yıl ertelenmesini öngören sessiz diplomasi başlatmıştı.
Karamanlis'in Erdoğan'ın "rica"sını kabul etmesi, İngiltere'nin girişiminin sonuç verdiği veya vermek üzere olduğu anlamına geliyor.
Herhalde Karamanlis'in, iktidarı için siyasal risk içeren bu kararı almasını kolaylaştıracak bazı jestler karşılığı: Kıbrıs'ta mayınların temizlenmesi ve Lefkoşa'daki barikatların kaldırılması için harekete geçilmesi gibi...
Bu iyi gelişmeler -Dışişleri Bakanı Gül ne kadar reddederse reddetsin- Erdoğan'ın ve iktidarın azalan AB şevkini yeniden kamçılar mı? Yavaşlayan reform sürecine yeni hız kazandırır mı? Göreceğiz.
İlk işareti de Meclis'teki Terörle Mücadele Yasası'nda değişiklik tasarısı görüşmelerinde alacağız.
Tasarıdaki -kamuoyunun büyük bir kesimi gibi- AB'yi de ürküten sert maddeler yumuşatılırsa, makul, kabul edilebilir ya da en azından anlayışla karşılanabilir hale getilrilirse, bilin ki işler yeniden rayına oturuyor...