Türkiye'de belki de ilk kez töre ve namus cinayetleriyle ilgili bilimsel değer taşıyan veriler toplandı.
Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan'ın dün açıkladığı istatistiklere göre, son 6 yılda 1.091 töre ve namus cinayeti 1.190 can aldı.
Meclis Namus ve Töre Cinayetlerini Araştırma Komisyonu raporunda da yer alacak bu istatistikler sadece polis sorumluluk bölgesindeki "olaylar"ı kapsıyor.
Yani kırsal kesimdeki cinayetler yok. Ayrıca intiharlar, intihar süsü verilmiş cinayetler ve kayıtlara kaza diye geçen infazlar da kapsam dışı.
Hepsini alt alta koyup topladığınızda, ortaya dehşet verici bir tablo çıkıyor.
Daha vahimi yeni Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) bu tür cinayetler için ağırlaştırılmış müebbet hapise kadar giden cezalar öngörülmesi bile caydırıcı etki yapamadı.
Nereden biliyoruz? Meclis Komisyonu'nun Doğu ve Güneydoğu halkıyla yüzyüze yaptığı görüşmelerle derlediği bilgilerden.
Deneklere "Namussuzluk nedir" diye soruldu. Yanıtlarda ilk üç sırayı "Zina, bekaretini kaybetmek, aşık olmak" aldı. Ama "Namussuzluk" olarak değerlendirilen başka fiiller de var: "Erkekle konuşmak, izinsiz evden dışarı çıkmak, dedikoduya neden olacak davranışlarda bulunmak, dilin uzun olması, kadının açık gezmesi."
Kadının görevini "Korunmak, söz dinlemek, boyun eğmek, cezalandırma kararına uymak" diye sıralayan, "Kadının namusunu baba, ağabey ve ailenin tüm erkekleri korur" diyen bölge halkı, "Namusunu yitiren kadına ne ceza verilir" sorusunda bakın hangi seçenekleri saydı: "Öldürmek, zehirlemek, intihar etmesini sağlamak!" Azınlıkta kalan daha "insaflılar" ise "Eve kapatmak, aç bırakmak, ahıra kilitlemek, burnunu kesmek, saçını kazımak" yaptırımlarını sıraladılar!
Törenin kaynağı aşiret
Ağır cezalar bile etkisiz kaldığına göre, töre cinayetleriyle nasıl mücadele edilecek? Meclis Komisyonu raporunda yer alacak önerilerin birkaçı belli: "TCK'nın 82'nci maddesindeki 'Töre saikiyle' ibaresine 'Namus saikiyle' ifadesinin de eklenmesi, çerçeve eşitlik yasası çıkarılması, ülke çapında tüm sivil ve resmi kuruluşları kapsayacak 2006-2010 töre/namus cinayetlerinin önlenmesine yönelik eylem planı hazırlanması" gibi...
Ama en ilginci, "Toplumda yerleşik kabullerin veya geleneksel anlayışın tersine dönüştürülmesi" önerisi. Bu bir "Sosyolojik devrim" çağrısı mı; açıklanınca veya içi doldurulunca anlayacağız.
Yine Emniyet istatistiklerine dönelim. Töre cinayetlerinin bölgelere dağılımında Marmara ve Ege ilk iki sırayı alıyor. İllere göre ise ilk üçte Ankara, İstanbul ve İzmir var. Ancak cinayetleri işleyenlerin ve öldürülenlerin çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu doğumlu.
Anlamı: Töre cinayetleri yoğun göçle birlikte töre ve cinayetler de Batı'nın büyük kentlerine taşındı.
Her ne kadar komisyonun çoğunluğu katılmasa da, töre anlayışını kentlerde bile olanca etkinliğiyle sürdüren aşiret yapısı büyüteç altına alınmadan, cinayetleri önlemek mümkün değil. Bu da devletin tüm kurumlarıyla iradesini ortaya koymasından geçiyor.
Diyarbakır'daki Kadın Merkezi'nin yöneticisi Nebahat Akkoç'un ifadesiyle, ancak o zaman kadınlar "Kendilerine kalkan eli tutup aşağı indirebilirler ve o elin sahibinin onlara saygı duymasını sağlayabilirler."
Yoksa, Eylem Planı'nın sona ereceği 2010'da yapılacak anketlerde bile bugünkü sonuçla karşılaşılır. "Namusunu yitiren kadına ne ceza verilir?" Yanıt: "Öldürülür, zehirlenir, intihara zorlanır!"