CHP ile Anayasa Mahkemesi'nin arasına kara kedi girdi. Kedinin adı: Anayasa Mahkemesi'ni yeniden düzenlemeyi öngören Anayasa değişikliği. Oysa Anayasa Mahkemesi, CHP'nin muhalefet stratejisinde yararlanılacak araçların başında geliyor.
Bu iktidar döneminde o kadar çok yasayı Yüksek Mahkeme'ye götürdü ki, bazı çevrelerde "Anayasa Mahkemesi odaklı muhalefet" yaptığı görüşü kök saldı. Biz birkaçını sıralayalım, kararı siz verin: Orman yasası, okul arazilerinin satışı yasası, Kültür ve Turizm bakanlıklarının birleştirilmesi yasası, bütçe yasası, TÜBİTAK yasası, iş yasası, Milli Piyango yasası, belediyecilik yasası, zorunlu emeklilik yasası, ek vergiler yasası ve son olarak İmar Bankası yasası...
Peki CHP kendisi için böylesine hayati önem taşıyan Anayasa Mahkemesi ile neden ters düştü? Herşey Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu'nun Anayasa değişikliği paketiyle başladı. Pakette Anayasa Mahkemesi'yle ilgili düzenlemelerin yer alacağı anlaşılınca, Yüksek Mahkeme'nin Başkanı Mustafa Bumin "Bizim de hazırlığımız var" dedi ve hükümete uzlaşma önerdi. Çağrı olumlu karşılandı, istedikleri değişiklikleri Başbakan Erdoğan'a, Kuzu'ya ve CHP lideri Baykal'a sundu.
Bumin'in paketinde şu öneriler yer alıyordu: Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısı 11'den 17'ye çıkarılsın. Üyelerden 4'ünü Meclis seçsin. Anayasa Mahkemesi'nin yapısı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi olsun. Cumhurbaşkanı'nın üye seçme yetkisine son verilsin veya kısıtlansın. Anayasa değişikliklerini de içerik yönünden denetleme yetkisine sahip olsun.
Vatandaşlara da Anayasa Mahkemesi'ne başvurma hakkı verilsin... Bumin'in önerilerini hükümet olumlu karşıladı ve paketin Anayasa Mahkemesi ile ilgili bölümü buna göre düzenlendi. Çalışmalar uzlaşma havasında giderken, Baykal son Meclis CHP Grubu'nda Anayasa Mahkemesi ile ilgili düzenlemelere "Yargının siyasallaştırılması girişimi" diye sert çıkıverdi.
Gerekçe: Anayasa Mahkemesi üyelerinden 4'ünü Meclis'in seçmesinin öngörülmesi. CHP liderinin iddialarına en sert itiraz Bumin'den geldi. Baykal'a "Teessüflerini" bildirip, dünyadan örnekler verdi, "En yaygın" uygulamada Anayasa Mahkemesi üyelerinin en az üçte birinin parlamentolarca belirlendiğini vurguladı.
Yargı ve siyaset
Bumin daha fazla açmak istemedi ama AB'de bu oran daha yüksek. Kimilerinde yarısı, kimilerinde de tümü parlamentolarca seçiliyor. Peki bizde seçme yetkisi neden Cumhurbaşkanı ve yüksek yargıya bırakılıyor? 1961 Anayasası'yla getirilen ve 1982 Anayasası'nda korunan ilkeye göre, bu düzenlemeyle "Yüksek Mahkeme'nin tarafsızlığının sağlanması" amaçlanıyor. Bir an için yasama ve yürütmenin devre dışı bırakılmasıyla tarafsızlık ve bağımsızlığın güvenceye alındığını kabul edelim.
İyi ama Yüksek Mahkeme yasama ve yürütmenin tüm işlemlerini denetleme ve iptal yetkisine sahip olduğuna göre, bu iki organın icraatını paylaşmıyor mu? Hatta "nihai" söz sahibi olarak üste çıkmıyor mu? Bu durumda Anayasa Mahkemesi'ne gelecek yasa ve kararnameleri "siyaseten" savunacak üyelerin varlığı doğru olmaz mı? Tamam, CHP artık muhalefet stratejisini değiştirmiş, Grup Başkanvekili Ali Topuz'un ifadesiyle "Gerilla" taktiğine geçmiş olabilir. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin bir kısım üyelerini Meclis'in belirlemesine karşı çıkarak, uzun bir süre daha iktidara gelme umudu taşımadığını itiraf etmiş olmuyor mu?