Eskiler "Şuyuu vukuundan beter" derlerdi. Ankara bazı yüksek yargı mensuplarının da karıştığı rüşvet iddiasıyla çalkalanıyor. İddialar, "Neşter-2" veya "Yargıya Neşter" kod adlı operasyon öncesi Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in Ankara DGM Savcısı Süha Aldan'la birlikte Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'yı ziyaretiyle başladı. Bu görüşmede "Yargıtay'la ilgili iddiaların belgeleri ulaştırıldığında kim olursa olsun gereğini yaparız" güvencesi verdiği belirtilen Özkaya'nın dünkü "Yargıda da etik kurallara uymayan çıkabilir. Bunlar ayıklanır" açıklamasıyla iyice ayyuka çıktı. Kuşkular doğru çıkarsa, bunun tek anlamı olacak: Önümüzdeki dönemde 57''nci hükümetin bazı bakanlarının yanı sıra, yüksek yargının bazı mensupları için de Yüce Divan kurulacak. Çünkü Anayasa uyarınca ancak orada yargılanabiliyorlar. Yargıda, hatta yüksek yargıda rüşvet iddiaları yeni değil. Bazı dosyalar için kapağı açılmadan karar verildiği bile öne sürüldü. Hatta Yargıtay eski Başkanı Mehmet Uygun'un o ünlü "Hakimler cüzdan ile vicdan arasında sıkıştı" çığlığıyla, aslında adalet dağıtanların geçim sıkıntısını değil, yargıdaki yolsuzluk illetini dile getirmek istediği yorumları bile yapıldı. Kamuoyunda adalete yolsuzluk ve rüşvet gölgesinin düştüğü inancının yaygınlığı da sır değil. Daha önce "Yargı reformu" ile ilgili yazılarımızda alıntı yaptığımız İstanbul Barosu'nun "Adli yargıda yolsuzluk" araştırmasında, bırakın sıradan vatandaşların, avukatların bile "Mahkemelerde rüşvetsiz iş yaptırılamaz" inancında oldukları ortaya çıktı.
Bu tabloyu unutmayın
Meslekte en az 5 yılını doldurmuş avukatları kapsayan araştırmanın sonuçlarını bir kez daha hatırlatmakta fayda var:
*Avukatların yüzde 94.9'u adli yargıda yolsuzluk olduğu görüşünde.
*Yüzde 63.1'i yolsuzluğu yargının en temel sorunlarından biri olarak görüyor.
*Yüzde 96.1'i yargıdaki yolsuzlukların örtbas edildiğini belirtiyor.
*Yüzde 88.3'ü Yargıtay'ın da yolsuzluğa bulaştığına inanıyor.
*Yüzde 97.5'i yargıç ve savcılardan yolsuzluk yapanlar olduğunu söylüyor.
*Yüzde 66.6'sı rüşvet alan yargıç ve savcıların bilindiğini ifade ediyor.
*Yüzde 93.5'i avukatların konumlarını yolsuzluk için kullandıklarını bildiriyor.
*Yüzde 74.1'i avukatların mesleki başarılarında, yani davaları kazanmalarında verdiklerin rüşvetin rol oynadığını itiraf ediyor.
*Yüzde 95.7'si bilirkişilerin de rüşvet aldıklarını kaydediyor. Bu tabloya bakınca adalete güven duygusunu ne kadar koruyabilirsiniz? "Adalet mülkün temeli" olduğuna göre, yine bu tabloya bakınca, mülkün, yani devletin temellerinin sağlamlığından nasıl kuşkuya kapılmazsınız? Operasyona adını veren aleti kullanma, adalete neşter vurma zamanı geldi. Bunun da ilk adımı dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa'nın 83 ve 100'üncü maddelerinde değişiklik paketine, 148'inci maddeyi de eklemek olmalı. O maddede sayılan asker-sivil tüm yüksek yargı mensuplarının zırhı kaldırılmalı. Hatta, daha da ileri gidip asker-sivil tüm kamu görevlilerinin dokunulmazlığına verilmeli. Bir de Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk'un önerisini tartışma zamanı galiba geldi: birliğini, ondan da öte hukuk birliğini sağlamak için Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ayırımına son vermek, tek bir Yüksek Mahkeme'ye geçmek. Selçuk'un ifadesiyle, "Üstünlüğün hukukundan, hukukun üstünlüğüne geçmek" için atılması gereken en önemli adım bu...