Dünya medyasında İstanbul saldırılarının ardındaki nedenle ilgili görüşbirliği oluştu. Bu nedeni Washington Post, "ABD ve İsrail'le yakın ilişkileri Türkiye'yi radikal İslamcı örgütlerin hedefi yaptı" diye ifade ediyor. New York Times, sözcüklerin yerini değiştirip benzer cümle kuruyor: "Saldırılar, İsrail'le ilişkilerin geliştirilmemesi ve Batı ile yakınlaşmaması için Türkiye'ye uyarı." Jerusalem Post biraz daha açıyor: "Türkiye'ye ABD ve İsrail'e yakın olduğu için saldırıldı. Ankara'ya verilen mesaj bu. Amaç, Türkler'e 'ABD veya İsrail'le işbirliği yapmazsak terörden kurtulabiliriz' mantığını dayatmak da olabilir." Gerçekten de Arap dünyasında Türkiye'nin ABD ile stratejik ortaklığı, NATO üyeliği, AB adaylığı, İsrail'le yakınlığı husumet derecesinde diş gıcırdatmalara neden oluyor. Hatta bu öfke Türkiye'yi "hedef" göstermeye kadar varıyor. Alın size bir örnek:
Arap "üçgen"i
Radikal İslamcı örgütlerin beşiği, El-Kaide'nin iki numaralı lideri Eyman El-Zevahiri'nin memleketi Mısır'da, yarı resmi El Ahram gazetesinin haftalık bülteninde geçen yıl (7-13 Mart 2002 tarihli sayı) bir yazı çıktı. "Gerçek şer üçgeni ABD, İsrail ve Türkiye'dir" başlıkla yazıda şöyle deniyordu: "ABD, İsrail ve Türkiye arasındaki güvenlik işbirliği Araplar için son derece olumsuz sonuçlar vaat ediyor. Bir şer ittifakı doğuyor. Türkiye laik anayasası, İslami inancı, imparatorluk geçmişi ve coğrafi konumuyla ABD'nin Ortadoğu'yu yeniden yapılandırma operasyonunda köprü başı işlevini üstlenmeye hazırlanıyor. Türkiye geçmiş yıllarda İsrail'le imzaladığı birçok anlaşmayla böyle bir rol için sınavdan geçirildi. Araplar bu eksenin kıskacından kurtulmak için İran'la ilişkilerini güçlendirmeli. Ayrıca Türk mallarını boykot etmeli. Ve nihayet Türkiye'nin burnunu sürtmek için Kürt kartını oynamalı." El Kaide, kamikazeleri ve bombalı araçlarıyla bu üç misilleme çağrısına dördüncüsünü eklemiş oldu...
Ladin ve İstanbul
Ancak saldırıların pek seslendirilmeyen bir nedeni daha var: Türkiye'nin laik ve demokratik sistemi. El Kaide'nin gözünde bu sistem, kendi ifadesiyle, "Yahudiler ve Hıristiyanlar'dan daha büyük bir tehlike" oluşturuyor. İşte örgütün "Al-Nida" adlı sitesinde yayınlanan bir makale: "İslam egemenliği ve Şeriat için en vahim tehdit ABD'nin bölgeye laik düzen getirmek istemesi. Çünkü bu sistem Allah'ın iktidarı yerine insanların iktidarını öngörüyor. Bilinçli Müslümanlar bu projeye ve bu sisteme karşı tüm güçleriyle savaşmak zorunda. Kur'an'ın önüne aklı geçirmeye çalışanlarla savaş kutsal görevimiz." Eline silahı almadan önce, yani babasının holdinginde ticaretle uğraştığı dönemde İstanbul'a oldukça sık gelen Usame Bin Ladin, Türkiye'nin laik yapısını, hoşgörü ortamını çok iyi biliyordu. Fransız gazetesi "La Liberation" un gözlemi son derece isabetli: "Laik geleneği, Avrupa'ya dönük yüzü, İsrail'le ilişkileri, topraklarındaki NATO üsleriyle Türkiye, Bin Ladin ve benzerlerinin nefret ettiği tüm simgeleri barındırıyor. Saldırıları yapanlar kim olursa olsun, amaçları Türkiye köprüsünü havaya uçurmak. İslam, Batı ve modernlik arasındaki köprüyü, dinler arasındaki köprüyü, yeni ABD düzeni ile kanayan Ortadoğu arasındaki köprüyü... Bin Ladin ve adamları için en büyük başarı, bombaları dini, kültürel ve siyasal fay hatları üstünde patlatmak. Tam yerini buldular; İstanbul yüzyıllardır bu fayların üstünde yaşıyor..." Fazla söze gerek var mı?