Kuzum, bir bardak su verin ama içinde kavgacı ağızlardan sıçramış tükürük olmasın. Yaşantımızın huzur sığınağı sayılacak alanları bile insanlarımızı manyaklaştıran kutuplaşmanın gürültü kiriyle iğrençleşmekte.
Yazar dostum Turgay Nar aradı.
Dokunsam değil ya, "Derdin ne?" desem ağlayacak. Benim gibi o da en iyi niyetlerle kurulmuş ama artık bir bela çukuruna dönmüş olan Özel Tiyatrolara Devlet Desteği Komisyonu üyesi.
Derdi:
Söylentiler yayılmış, haberler yayımlanmış, meslek içi çıngarlar çıkmış.
Bakanlık muhalif tiyatrolara yardım edilmeyip Necip Fazıl imzalı ve Said-i Nursi konulu eserlere destek sağlanmasını istemişmiş.
Turgay'ın da o isteğe uyduğunu iddia edenler varmış...
Gençliğimde matematiğim iyiydi; mühendis olacaktım. O dönemde çok yanlış yaptım ama en aptalcası günümüz Türkiye'sinde karar değiştirip uğraş diye tiyatroda karar kılmaktı. Çünkü alanda eli öpülesi çoğunluğun yanı sıra adım attıkları yeri lağım çukuruna çevirenler az değil. (Birkaç yıl önce Yıldız Kenter bütün meslektaşlarının devlet desteğini görüşmeleri için tiyatrosunu bir toplantıya açtı da, karşılıklı suçlamalarla patlayan bayağılık fırtınasına dayanamayıp salondan kaçtı.)
Neyse, söz konusu komisyonda konuşulanlar sözüm ona mahremdir ama ben Turgay kardeşimi dedikoducuların şerrinden koruyacak kadar açıklama yapayım.
Her yıl değerlendirmeye geçilmeden önce kıstaslar konuşulur. Bu yıl da o fasıl tartışılırken kimi tiyatro sahiplerinin en yüksek düzeyde destek aldıkları halde devlet baskısından yakındıkları belirtildi.
Orada dile getirdiğim düşüncemi burada da kayda geçireyim.
Muvafık tiyatro, muhalif tiyatro ayrımı yaparak destek ayarlamak yanlış olur.
Devlet vergi alırken kimseye "Sen bana muhalifsin, ben sana küsüm, paranı istemem" demediği gibi, o vergilerle destek dağıtırken de "Dargınız, sana vermem" diyemez.
Ancak, her vatandaşın etik yükümlülükleri vardır. Resmî destekten en yüksek düzeyde yararlandıktan sonra mağdur yiğit rolüne çıkıp "Devlet bana baskı yaptı, özgürlüğümü kısıtladı, tiyatromu karanlıklara itti" diye demeç vermek ve yürüyüşlerde pankart taşımak düpedüz yalancılıktır. Birilerinin o ahlaksızlığı yaptığı kanıtlanırsa değerlendirme notlarının uygun bir oranda kırılmasını doğal sayarım.
Toplantıda Necip Fazıl ve Said-i Nursi lafı edilmedi. Turgay benim görüşüme katıldı, kimsenin çıkarıyla oynama yönünde de oy kullanmadı. Ve umarım iftiralardan aklanmış oldu böylece.
Darısı 2013 Türkiye'sinde yaşayan herkesin başına!