Ajda Pekkan'ın "Ölünce beni havyan mezarlığına gömün" demesine çok şaştım. Yani ölecek mi Ajda? Ölmeden önce yaşlanmak âdettir. Razı oldu mu artık yaşlanmaya?
Dileğinin, ayrıca kurban kestirmeyip bağışlarda bulunduğunu söylemesinin yorumu Diyanet İşleri Başkanından istendi. Sayın Başkan "Böyle konular kişisel tercihlere göre tartışılamaz" anlamına gelen bir cevap verdi.
Haklıdır. Mantık değil, inanç alanıdır din. Onun kurallarını tartışarak bir yere varılamaz.
Bilimsel yöntemlerle Tanrı'nın varlığını kanıtlayamazsınız. Ama yokluğunu da kanıtlayamazsınız. "Herkesin inancı gönlüne göre" diyerek ve toplum huzurunun en önemli emniyet supabı laikliği gözeterek iman konularını tartışma dışında tutmaktan başka çözüm yoktur.
Orası öyle de, bizim Kurban Bayramımız iki çelişkili tutkuyu yan yana ve karşı karşıya getiriyor ister istemez: din kuralla- rına bağlılık ve hayvan sevgisi. Bu hafta yine kan revan içinde kalmamızdan, caddelerdeki boğa güreşlerinden, Boğaz sularının kızarmasından beyaz kesimin dindar hayvanseverleri de rahatsız oldu.
Ama çelişki içinde çelişki: kurban kestiremeyen, hayvanları aralarına gömülmek isteyecek kadar sevdiğini söyleyen Ajda vejetaryen değil. Gelin de niçin vejetaryen olduğunu soranlara Bernard Shaw'un cevabını hatırlamayın:
"Hayvanlar dostlarımdır. Ben dostlarımı yemem."
Tabii, çok gerçekçi geçinen alaycı yazarın bu sözüne de ihtiyatla yaklaşılmalı. Bütün hayvanlarla dost olunmaz. Birçoğu insan yer.
Benim onlara ilişkin tutumumu merak ederseniz, söyleyeyim: Hayvanların aklına saygı duyarım.
Evet, aklına. Çünkü yapacaklarına karar verirken her zaman doğanın dengelerine uyarlar.
Biz kurban işleriyle uğraşırken üçüncü köprünün inşa edilmekte olduğu bölgede balıkçıları şaşırtan bir görüntü medyada "görülmemiş olay", "Boğaz'daki garabet", "hayvanların tuhaf davranışı" diye duyuruldu.
Neydi olay? Bir yaban domuzu sürüsü yüzerek Avrupa yakasından Anadolu'ya geçiyordu.
Aslında hiç ama hiç şaşılacak bir şey yoktu durumda. Köprü ayağının yakın çevresi dışında İstanbul kuzeyinin Anadolu bölgesi bakir, sessiz ve ormanlıktır. Karşı taraf ise son yıllarda villalar, siteler, bloklar, otoyollar, tüneller, alt ve üst geçitlerle Chicago'laşmakta. Yunus rolüne çıkan domuzlar şunu söylemiş oldular İstanbullulara:
"Yaşadığımız korulukları otomobil sevdanızla hayvanlara da, kendinize de haram ettiniz. Biz boğulmayı göze aldık; şimdilik şerrinizden uzak kalabilmiş yerlere kaçıyoruz. Siz kendi ahmaklığınızın kurbanlarısınız!"