Ad dediğiniz nedir ki? Sözcük. Harf dizisiyle kurulu soyut bir şey. Ama insan ilişkilerinde öylesine önemli rol oynar ki, toplumun üst katlarına çıkmakla dibine vurmak arasındaki kader çizgisini çizebilir.
Sosyete kulüplerinde "oyun" diye adlandırılan eğlenceye meraklıysanız, hele oralarda ortaya büyük paralar sürüp masaya iyi pay bırakıyorsanız el üstünde tutulursunuz. Polisin bastığı yerlerde "kumar" oynuyorsanız savcı karşısında bulabilirsiniz kendinizi.
Yarar sağlayıcı erkeklerin koynuna gire çıka bir yerlere gelen avantacı dilberler magazin sayfalarında "çok sık sevgili değiştiren ünlü" olur; aynı şeyi alt kademelerde Ali Veli ile deneyen akılsız haspalar "şıllık" damgası yer çabucak. Adlandırmanın çelişkili etkisi toplum işlerinde, hatta devletler arası ilişkilerde de açıkça görülüyor.
Amerikalıların "calling a spade a spade" diye bir deyimi var; "laf gevelemeden bir gerçeği adlı adınca dile getirmek" anlamında. Şimdi kendi hükümetleri Mısır'daki namussuzluğa "darbe" diyemedi. Çünkü pek çok konuda görüldüğü gibi vaktiyle dürüst liderleri tarafından yasalarına yerleştirilmiş bir madde ("Darbecilere yardım yapılamaz") bugünkü petrol dolaplarına çomak sokuyor. Batı Avrupa da aynı açmazda.
Kahire rezaletine "askerlerin devreye girişi" türünden laf kılıfı uydurmalarına gülüyorum.
Tabii, gerekmezken sorun çıkaran harf dizilerine bağlanmak da yanlış. Örneğin Gezi Parkı yakınlarına yapılacak binanın adı Topçu Kışlası değil de İstanbul Müzesi yahut Osmanlı Sanatları Galerisi olsaydı daha az tepki çekerdi.
Önemli olan, soyutla somut arasındaki ayrımı akıllıca gözetmek. Bir de, günümüzde pek beğenilen "direniş" tutumunu uygularken sebat ile inat farkını gözden kaçırmamak.
Bakın, üçüncü köprü, yeni havaalanı, Kanal İstanbul yararlı ve harika projeler. İstemezükçüler ya da tezgâhı bozulanlar bunlara karşı çıkıyorsa iktidar elbette direnmeli. Ama köprüye Yavuz adı vermek öyle değil. Nüfusumuzun bir kesimi o yüzden -sizin mantıklı bulmadığınız gerekçelerle de olsa- kırgınlık duyuyorsa, yol yakınken köprünün adını değiştirmekte ne sakınca var? Köprü ayırmak değil, birleştirmek içindir diye düşünmez misiniz?
Gelelim iktidara "direnmekte" olanlarımıza.
Sevgili yurttaşlar, gençler, beyazlar! Biliyorum, içinizde birçoklarının sevdiği bir sözcük var: "devrim". Ama ona gönül verirken özen de gösterin lütfen. Sakın "gösteri" ile karıştırmayın.
Çünkü oradaki kavram kargaşasının sonuçları Obama kemkümü gibi komik değil, bizim darbe tarihimiz gibi trajik oluyor.