Sabrı tükenmiş, bağırıyor:
"Böyle adalet olmaz!"
Kim bu? Elektrik faturasındaki yanlışı düzelttiremeyen vatandaş Mehmet mi?
Hayır, adalet dağıtma düzenimizin doruklarından birindeki hukuk yetkilimiz: Danıştay Başkanı.
Nedir onu çileden çıkaran? Yetki alanında gördüğü laçkalıklar. En çok da, kimi yargıcımızın karar verirken sorumluluğu bilirkişi sıfatlı birilerine bırakma kaytarıcılığı.
Ne sakıncası olduğunu sorarsanız, söyleyeyim: Uğraşlarında usta geçinen birtakım namussuzlara avanta sağlarken hukuku paspasa döndürüyor.
Bırakın politik, ideolojik, akademik makademik konuları, en basitinden akçeli davalarda bile böyle bu.
Hadi nereden bildiğimi de sorun. Yanıt: Kaç kere yaşayarak gördüm!
Bir seferinde cafcaflı bürolardaki maketlere ve rengârenk broşürlere kanarak bir konut pazarlayıcısının tuzağına düşen enayiler arasına katıldım. "Sağlam" anlaşma imzaladık. Belirli tarihte daireler teslim edilmezse tazminat ödenecekti.
O tarih geldi geçti. Üstünden de aylar, yıllar geçti. Dava açıldı. Konunun hiçbir karışık teknik yanı yokken yargıç topu taca attı, bilirkişi raporu istedi. Ve adını vermeyen birinden telefon geldi bendenize:
Görevlendirilen iki bilirkişi durumu incelemek için hayli emek verecekmiş. Alacakları ücret ise komikmiş. Bu haksızlığı gidermek üzere kendilerini "memnun" edersem...
Etmedim tabii. Dava aleyhimize sonuçlandı. Gayrimemnun bilirkişilerin karara dayanak olan gerekçeleri ücretlerinden daha komikti:
"Her ne kadar konutlar anlaşmada belirtilen tarihte teslim edilmemişse de, ileride edilecektir. O zaman muhtemelen değerleri o kadar yüksek olacaktır ki, davacılar zarara uğramış sayılamayacaktır."
Bizim gelecekteki hayalî kazanç farkını ödememiz kararı çıkmayışına şükrettik!
Adaletimiz böyle de, başka alanlarda durum çok mu farklı? Adaşım bir başbakanın dediği gibi, A'dan Z'ye her şey arızalı. Yılların değil, yüzyılların dağınıklığını toparlamaya çalışıyoruz. Yazık ki süreci temelden baltalayarak geciktiren sabotajcılar var.
Ağırlığını bilerek kullanıyorum o sözcüğü. PKK sınır dışına çekilirken "Beş yüz kişiyi içeride bırakın" diyenler, ekonomik kırılganlığın sürmesiyle faizlerin yüksek kalması için dış manipülatörlerle paslaşanlar bir tür terör suçlusu sayılmaz mı?
Hükümete muhalefet meşru hak, topluma ihanet alçaklıktır. Önümüzdeki iki koskoca mihenk taşı ikisini birbirinden ayırt etmemizi sağlayacak:
Kürt sorununun çözümüne ve uygarlık anayasasının yapılmasına yardımcı oluyor musunuz?
Evet diyebilenlere selam!