Havada yarasa sürüsü gibi sorular uçuşmakta ama yanıtlar da var. Onları gözden kaçırmazsak "Şimdi ne halt etmeli?" diye bocalamayız.
Cinayet işlenince iki soru gündeme gelir:
1. "Kim yaptı?" 2. "Niçin yaptı?"
Paris olayında birincisinin yanıtı henüz bilinmiyor, ama ikincisininki besbelli: amaç barış sürecini durdurmak.
Öyleyse ne yapılması gerektiği de belli: süreci durdurmamak.
Hatta hızlandırmak.
Onun ilk şartı ise şu ara dillerin tutulması. Bilgi edinmeden görüş sahibi olmanın yeni örneklerini vererek ortamı büsbütün bulandırmamak, ipsiz sapsız varsayımlarla sinirleri germemek gerekiyor. Yazık ki huyumuz suyumuz buna engel.
Türk tarafındaki "Cinayet iç hesaplaşma olabilir" yorumlarına Selahattin Demirtaş'ın tepkisine bakın: "O açıklamayı yapanların bizzat bu katliamı planlamadığını nereden biliyoruz? Telaşınız bundan mı yoksa?"
Buyurun, buradan yakın.
Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik kafa kafaya vermiş, bir yandan barış sağlamak için büyük siyasal rizikolara girerken öte yandan "Şu Paris'teki üç avradı haklayalım" diye nedense kumpas kurmuş, şimdi de "Eyvah yakalanıyoruz" telaşına düşmüşler...
Barış arayışına katkıları Kürt tarafı böyle yaklaşımlarla mı sağlayacak?
***
Diyalogu başlangıçta suçlamaya dökme yatkınlığımız ne tek tarafa özgü, ne de yeni. Geleneksel âdeta.
Bakın, maden felaketleri üst üste geldi. Göçükler, patlamalar, hesapsız kazı yüzünden bina kaymaları gırla gidiyor.
Geçenlerde kitaplarından söz ettiğim İshak Alaton vaktiyle o konuda açık seçik bir hesap yapmış ve kamuoyumuza akılcı bir öneri sunmuştu: "
Zonguldak Kömür İşletmeleri'ne devlet her yıl 500 milyon dolar kadar para harcıyor. Ürünün satışından gelir 50 milyon, zarar 450 milyon dolar. İşçinin eline geçen toplam para ise 120 milyon. Oradaki tehlikeli ve verimsiz ocakları kapatıp aynı parayı eline vereceğimiz emekçileri rasyonel işler için eğitelim. Arta kalan 330 milyon doları da Zonguldak kalkınmasına harcayalım."
Öneri şu ya da bu nedenle yanlış bulunabilir. Aklı yatmayanlar karşı tezi ve kanıtları ortaya koyar. Tartışılır. Öyle olmadı. Hakaret ve suçlama fırtınası koptu. (Gerçek şu ki İshak Bey 500 milyon dolar harcanırken kimlerin çimlendiğini hesap dışı tutmuş.)
Basında da bir iddia patlatıldı: "
Bu adam ocakları kapattıracak, ithal edeceği kömürleri satıp zengin olacak!"
Bu adam denilen, garibandan çulsuz İshak...
Dünyada insan suçlamaktan gayrı keyifler de vardır. Bir keşfedebilsek...
Yoksa bizim için en büyük keyif mi eza üretimi?