Yaptığınıza verilen ad önemlidir.
Lüks "casino" salonlarının rulet tepsisinde servet eritirseniz eğlenceniz "oyun" olur; itibarınıza toz konmaz. Mahalle kahvesinde tek liraya zar atarken yakalanırsanız "kumar" suçundan karakolu boylarsınız.
Magazincilerin ünlü güllerinden birinin polisteki ifadesine bakın:
"Ben fuhuş yapmam. Arkadaşlar aracılığıyla tanışmış olduğum kişilerle sevgili hayatı yaşarım. Bir süre boyunca da ev kirası ve benzeri ihtiyaçlarımı bu arkadaşlarım karşılar. Sevgililerimle kendi adresimde birlikte olmam. Otellere gideriz."
Tanıştırıldığı kişilerle otellere giden yosma yaptığının fuhuş olmadığını söyleyebiliyor rahatça. Çünkü ücretin adı ihtiyaç karşılatmak. Müşterileri de sevgili.
Ayıpların kelime oyunlarıyla kamufle edilmesi hüneri magazin düzeyinde kalsa gülüp geçebilirsiniz. Ama aynı çabaya en can alıcı konularımızda da rastlanıyor.
***
Günlerdir eski Genelkurmay Başkanlarımızdan birinin tanıklığıyla yatıp kalkmaktayız.
Özkök Paşa seçilmiş gerçek kişi adlarının kullanılarak hükümetlerin silahla devrilmesine ilişkin planların kurmay senaryoları çerçevesinde gündeme getirilmiş olduğunu doğrularken arkadaş yakmamaya özen gösterdi. Tutumu vefakârlık açısından takdire şayan sayılabilir ama söz konusu sorun tatlıya bağlanamayacak kadar ağır. Toplumun geleceğiyle ilgili.
Balyozlu niyetlerin "
teklif" olmadığını, "
alternatif hareket tarzı" sayılması gerektiğini söyledi sayın tanık. Yapılan da darbe hazırlığı değil, "
beyin fırtınası toplantısı" imiş.
Benim -evim patlayıcılarla doluyken- bir telefon konuşmasında Hilmi Özkök'ün arabasına bomba yerleştirmekten söz ettiğim kanıtlansa... "
Lafım beyin fırtınasıydı, alternatif hareket tarzı diye ağzımdan kaçtı" demem rahatlatır mı Paşa'yı?
***
Daha önce de kamuoyuna yansıtılmış bir tarih gerçeği Orhan Birgit'in tanıklığıyla doğrulandı.
İsmet İnönü'nün iktidarı uzun yıllar sonra Demokrat Parti'nin seçim kazanmasıyla devrilince dönemin Genelkurmay Başkanı haber yolluyor Millî Şef'e:
"
İzni olursa müdahale edelim."
İnönü'nün yanıtı:
"
Millî iradeye saygı gösterilsin."
Bugünkü kısır döngü görünüşlü sorunlarımızı, içi boş kutuplaşmaları, bitmez tükenmez soruşturmaları, vesayet kalıntılarını, hortlama olasılıklarını, kof pozları sona erdirecek, bir daha da karşımıza dikilmelerini önleyecek çözüm o dört kelimeli cümlede saklı.
Temel sorunumuz hiç karmaşık değil. Tersine, çok yalın:
Yığınları kendi çıkarını kollamaktan âciz ahmak güruhu saymaktan vazgeçiyor muyuz artık? İnsanlara tepeden bakmayı sürdürdükçe halkçı, ilerici, solcu, demokrat memokrat olamayacağımızı anladık mı? Bütün davranışlarımız o anlayışa uyacak mı?
Bunlara evet diyebilirsek ne alternatif hareket tarzlarına gerek kalır, ne beyin fırtınalarına.