Gazete köşelerinde yerli yersiz fıkra anlatmak okurun vaktini boşa harcamaktır.
Ama kimi zaman öyle şeyler oluyor ki, "Beni hatırlat" diye kendiliğinden gündeme geliyor bir fıkra.
Bizim başbakan "Canımsınız" dese, "Canınız çıksın dedi" yorumunu yapan meslektaşlar var ya. Seçim ertesinde ne yazacaklarını merak ediyordum. Dün sabah baktım; yerli, yabancı, hepsi aynı teselliye sarılmışlar. "Erdoğan yalnız başına anayasa yapacak milletvekili sayısına ulaşamadı" diye sevinmekteler.
Hani papa olmak isteyen kardinali sevmeyen gazete yönetmeni onun mucize göstermesini talep etmiş de, kardinal bir nehrin sularının üstünde yürüyerek karşıya geçmiş. Ertesi sabah şu olmuş gazetenin manşeti: "Kardinal yüzme bilmiyor!"

***
Bizde her şeyin kötüye gitmekte olduğunu söyleyenler aşırı karamsarlık ediyorlar. Zaman zaman ülkemizde sevindirici şeyler de yaşanıyor pekâlâ.
Olumlu gelişim örneği mi istiyorsunuz? Görün işte:
Bu seçimde Kemal Kılıçdaroğlu oy verebildi.
***
Şaka bir yana, iyiye doğru çok ama çok olumlu değişiklik belirtileri var gerçekten. Onlardan biri Emek, Barış ve Özgürlük Blokunun BDP destekli bağımsız Süryani adayı Erol Dora'nın milletvekili seçilmesi.
Bizim temsilcilerimiz haylidir Avrupa'ya akıl vermekte: "Dine dayalı topluluk olmayın. Müslüman ülke diye Türkiye'yi dışlarsanız Hıristiyan kulübü durumuna düşersiniz. İnanç çeşitliliği zenginliktir."
Ama yetkilileri böyle konuşan Türkiye'nin parlamentosunda bir tek gayrimüslim üye yoktu. Göze batan ve müzakerelerde zaaf oluşturan bir çelişkiydi bu. Şimdi giderilmiş bulunuyor.
Bilirsiniz, Süryanilik Hıristiyanlığın bir koludur.
İlginç olan şu:
Tarihleri boyunca Süryaniler hep başka Hıristiyanların hoşgörüsüzlüğü ile karşılaşmış, baskılara uğradıkça bölgeden bölgeye kaçmak zorunda kalmış, her seferinde Müslüman yönetimlere sığınarak tehlikelerden korunmuşlardır. Öyle bir tarihten gelen sayın Dora'nın önümüzdeki dönemde Mecliste doruğa çıkabilecek hoşgörü açığının kapatılmasına katkıda bulunması beklenir.
Ad kökeni açısından Suriyeli demektir Süryani. Görev başlangıcının güney komşumuzdaki iç çatışma günlerine denk düşmesi de başka bir hizmet fırsatı.
***
Evet, hoşgörü açığımız var. Seçim kampanyasının kaçınılmaz kıldığı siyasal tavırlar yüzünden büsbütün genişledi. Şimdi kapatma sırasıdır.
Bugün ayın on beşi. Ateşkesin sonunu getirebileceği söylenen gün. Öyle bir şeyin gerçekleşmesi tarihin büyük ahmaklıklarından biri olur. Çünkü tarihimize geçebilecek bir barış fırsatı yarattı seçimin sonucu.
Zafer sahiplerine yakışan olgunca alttan alma tutumunu benimsemiş görünen başbakan "Meydanlarda söylenenler oralarda kalsın, helalleşelim" diyor.
Karşısındakiler uzatılan eli sıkacak mı, havada mı bırakacak? Barışın anahtarı bu sorunun yanıtı.
Kör eşeğin bile aynı çukura ikinci kere düşmeyeceği söylenir. Tarihimize geçmiş akılsızlıklar deyince, büyük örneklerden biri Habur olayı. Maç kazanmış mahalle takımının "Oh ya, oh ya, gol attık ya" diye sinir bozması gibi davul zurnalı kutlamalar yapıldı, burun sürtme havalarına girildi. Sonuç: fiyasko.
Şimdi BDP de seçim galibi. Zekice kampanya yürüttü, barajı aşıp beklenmedik sayıda üye soktu parlamentoya. Böylece siyasal satrancın dağdaki silahtan daha etkili başarı aracı olabildiğini anlaması, Habur hatasını tekrarlamaması, barış fırsatını değerlendirmesi umulurken genç lideri Demirtaş başbakanın seçim sürecindeki dilini unutamayacaklarını söyledi. Soruyor: "Terörist isek teröristlerle nasıl anayasa yapacak?"
Bu tersten yaklaşım her şeyi baştan çıkmaza sokar. Doğru tutum terörist olmadıklarını kanıtlayarak başbakanın sözünü haksız çıkarmak, sonra onunla anayasa yapmaktır.
Lütfen, sayın Demirtaş. Bu sefer yakalayın fırsatı. Yapın şu helal değiş tokuşunu, sonra da anayasayı. Dursun bu akılsızca kan dökümü. Haklı davul zurna çalarak herkese "Helal size!" diyelim.