Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

İyi ki davetli değilsiniz

Gözünüz aydın. Büyük gün geldi çattı. Evleniyorlar. "Kim?" derseniz ayıp edersiniz. Prens yahu, prens!
Ve mutluluktan hep ağzı kulaklarında gördüğünüz yâri. Batı medyasının yüzyılın düğünü diye adlandırdığı olay...
"Onlardan bana ne?" derseniz daha büyük ayıp olur. Batı uygarlığının kutsal değerlerini paylaşmıyor musunuz siz?
Belki Kraliçe Hazretleri'nin Türkiye'yi Avrupa'da görmek istemediğini söylemesine bozuldunuz. Kusuruna bakmayın. Belki bilirsiniz: eşi bir Yunan prensinin oğludur.
Gerçi boyuna çam deviren, sağa sola burun kıvıran, patavatsızlığıyla ünlü bir zattır. Ama, ne de olsa eşi. Etkisinde kalmıştır majeste. Ülkemizi beğenmeyişinin bir nedeni de bizde aristokrasi bulunmayışı olabilir.
Asilzademiz yok yani. Soyluların gözünde ulusça ayak takımıyız.

***
Laf açılmışken şu aristokrasi üstünde düşünelim biraz. Yunanca en iyi demek olan "aristos" sözcüğünden geliyor. Başlangıçta en iyilerin egemenliği anlamında kullanılmış.
Tamam da, "en iyiler" kim? En ahlaklılar, en akıllılar, en verimliler mi? Hayır, şu ya da bu yoldan çıkarını kollamada en başarılı kişiler. En saldırgan, en avantacı, kılıcı ve eli en uzun açıkgözler. Onlar üst sınıfı oluşturup kendilerine en iyi denmesini sağlamışlar. "Soylu" kesimin kökeninde eşkıyalık ve hırsızlık var.
Peki, İngiltere'de krallık düzeni, Lordlar Kamarası falan niçin sürüp gidiyor? O ülke modern demokrasinin beşiği değil mi?
Biçimsel bakımdan öyle ama en aşılmaz sınırlarla sınıflara bölünmüş toplum da orada.
Doruktaki hükümdarın önünde reverans yapan "soylu" kendi altında kalan herkese üstün sayılmanın saltanatını sürüyor. Onlar da hep bir alttakinin "üstünde" yaşıyorlar. "İt ite, it kuyruğuna" deyişimizle anlatılan durum.
***
Aristokrasiyi burjuvaziden ayırdığı varsayılan zarafet ve "para ağırlıklı olmayan yaşantı" gibi değerlerin bu düzen sayesinde öne geçebildiğini görsem yüreğim yanmaz. Oysa her şeyin gerisindeki buram buram para kokusu insanın burnunun direğini kırıyor.
Hanedanla birçok şirket arasında pazarlama anlaşmaları vardır. Market raflarındaki malların üstünde "Majesteleri müşterimizdir" diye yazılar gördükçe şaşarım eskiden beri. Şimdi büyük düğün dolayısıyla piyasayı saran o biçim tezgâhtarlık hünerleri arasında neler yok ki! Prens ile nişanlısının resimleriyle süslü, "Üstün Özellikli Prezervatifler" başlıklı mor (kraliyet rengi) ambalajlar alay konusu olmakta.
Damadın babası veliaht Prens Charles'ın parayla davetiye sattığı dedikoduları ayyuka çıktı. Düğüne katılacakların listesi o söylentileri doğrular nitelikte. Konuklar arasında bir Nazi subayının yeğeni, eski Şili diktatörünün yakını bir Amerikalı banker, bir Kazak milyarder gibi para babaları var. (Bu sonuncusu donuna sakladığı bir milyon doları ülkesine sokmaya çalışırken yakalanmıştı.)
***
Günün önemli haberi: Gelin rüya görüp çok utanmış. Çıplakmış kilisede.
Bundan söz edilince hatırlamamak elde değil: otuz yıl önce yüzyılın düğünü denen bir başka olay debdebeyle kutlanmış, Prens Charles koluna taktığı Diana adlı kızı yaldızlı arabaya bindirip sokaklarda kalabalıklara alkışlatmıştı.
Çok geçmeden aldattı taze gelini. Eşi de bir subaya vuruldu. Adam nasıl seviştiklerini basına parayla anlattı. Sonra Diana sayısı belirsiz erkekle serüvenler yaşadı. Anılarını bir gazeteye satan uşağının açıkladığına göre otomobil bagajlarında taşıtarak saraya gizlice soktu kimi âşıklarını. Patavatsız kayınpederi ona şıllık dedi. Kirli çamaşırlar ortaya dökülünce boşanma kaçınılmaz oldu. Ve aristokrat gelini Diana son zengin zamparasıyla Paris'te dolaşırken otomobil kazasında öldü. Bugün aynı yaldızlı arabaya binecek olan damat işte o izdivacın ürünü.
Bunları niye anlattım size?
Yılın düğününe davetli değilseniz karalar bağlamayın, Kraliçe'nin Türkiye'yi dışlamasına da fazla üzülmeyin diye.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA