Size bir dost tavsiyesi: Mantık kullanmaktan vazgeçin. Çünkü ar, insaf, onur gibi birçok ıvır zıvır özellikle birlikte o da geçer akçe olmaktan çıkmakta.
Mahalle kahvesi atışmalarında değil, en üst düzey forumlardaki tartışmalarda.
Burada Barack Obama'ya dilekçe sunarken saygı sınırları içinde kalmaya özen göstermiştim.
Ama bugün kahve ağzıyla seslenmenin daha uygun olduğunu düşünüyorum.
***
"Hey, mister!
İran'a bozuluyorsun ama üstüne sopayla gidemeyeceğini biliyorsun.
Öyle yaparsan Irak ve Afganistan çıkmazlarına bir beteri eklenecek.
Petrol fiyatları katlanacak. Zaten borç batağında debelenen ekonomin çamura gömülecek büsbütün.
Komşumuzla pazarlıktan başka çaren yok. Bize mektup yazıp şartlarını bildirdin. Komşunun ağzından girip burnundan çıkarak o ödünleri kopardık. Ama sen iç politikada başkalarının şantajı ağır basınca çark edip ille de sopa diyorsun şimdi. Okuduğun Harvard'da mantığı bu kadar boşlasaydın mezun olabilir miydin?"
***
Ya Putin? Artık canımız ciğerimiz, petrol ortağımız, gaz kardeşimiz ama,
"hem dost hem düşman" ahbabı Obama'nın hatırına o da sıfır aldı mantıktan.
Oylamadan önce
"İran'a yaptırım hiç işe yaramaz" buyurdu, oylamada yaptırıma
'evet' dedi. O oy sokakta mı bulundu ki hiç işe yaramayacak bir şeye harcandı?
Güleceğim geliyor. Ruslar bize Amerikan kuyruğu derlerdi. Önceki gün kuyruğun daniskası oldular!
***
En berbat çelişki yıllardır Atatürkçü geçinenlerimizin bir kesiminde.
Bir korku, bir telaş, hatta panik...
"Eyvah, eksenimiz mi kaydı? Kızdırdık Batı'yı! Bak şimdi başımıza neler gelecek!"
Kuzum, bizim bayrak gibi kutsal saydığımız ulusal müzik simgemizin adı İstiklal Marşı,
"istiklal" sözcüğünün de anlamı bağımsızlık değil midir? Somut düzeyde nedir bağımsızlık? Nasıl belli edilir?
Ulusal çıkarları ve onuru gözetmekten vazgeçerek, güç yetmez sanılan yabancıların dümen suyuna girilerek, hayır dememiz gereken şeye onların buyruğuyla evet diyerek mi?
Ne bu ödleklik yahu! Ne gelecek başımıza?
IMF para mı vermeyecek? Yoksa Yunanlıları bataktan çıkarıp tekrar Anadolu'ya mı saldırtacak?
Tevekkeli, Akif merhum o marşın güftesini
"Korkma" diye başlatmamış...
***
Eksen tartışmasının gerisinde de Batı'nın onur kırıcı bir yaklaşımı var.
"Uysal" iken
"diken" olmuşuz.
Ne demek uysallık? Kime, neye, niçin uyacağız?
Biz o anlayışı doğal sayıp kabullendikçe küstahlığı artırıyor, üstüne gidersek hemen geri adım atıyorlar.
BBC'nin
"Hard Talk" programında Tim Sebastian bir konuğa
"Türkiye kontrolden çıkıyor mu?" deyince nevrim döndü, protesto mesajı gönderdim:
"Nasıl laf bu? Türkiye'nin kimin kontrolünde olması söz konusu? Asıl sağa sola saldıran ülkeler kontrolden çıktı!"
Ertesi gün özür dilediler.
Bir de Washington'da Türk ve Amerikan gazetecilerinin televizyon panelinde
"Beyaz Saray'daki görüşmede Başkan, Türkiye Cumhurbaşkanı'na kaç dakika verecek?" konusunun uzatılmasına içerleyip sormuştum:
"Amerikan Cumhurbaşkanı'na bizimkinin kaç dakika vermekte olacağı niçin düşünülmüyor?"
Yabancı katılımcılar soruyu haklı bulmuşlardı da, vatandaşım meslektaşlar şaka sayıp gülmüşlerdi.
Bugün benzer bir durum var.
Batı'nın -çoğu zaman kendi çıkarları açısından bile mantık dışı- isteklerine uyumlu davranıp davranmayacağımız tartışılmakta. Peki, Batı bizim mantıklı isteklerimize ne zaman uyumlu davranacak?
Pısarsak, hiçbir zaman. Bilelim de, ona göre akıllı ve onurlu olalım.