İnsan eli bir doğa harikasıdır. Parmaklarıyla hayat kurtarıcı ameliyat yapılabilir, piyano çalınabilir, çocuk başı okşanabilir.
Ama sıkılıp yumruk olunca aynı uzuv bir saldırı aletine dönüşür. Hele boks eğitimi görmüş bir insanın yumruğu silahtır. Tabanca gibi, düpedüz silah. Yaralayabilir, öldürebilir.
Dövüş hünerleri kurslarının iyi öğretmenleri birinci dersin başlangıcında öğrencilere bu gerçeği anlatır, edinecekleri gücü sorumsuzca kullanmayacaklarına ant içirirler.
Son zamanlarda ülkemizde ellerin silah gibi kullanılması olağanlaşmaya başladı. Profesyonel boksör, hele spor alanında öğretmen olmuş birinin yumrukla burun kırması bu tersliğe tüy dikti.
Kimi siyasal partiler ve yiğitlik meraklısı kesimler taraftar gençlere zaman zaman "erkekçe" beden eğitimi vermeye özenirler. Silahsız insana silahla saldırmanın ise en çirkin "kancıklık" örneği olduğunu anlamaları kendi imajları açısından gereklidir.
***
Toplum düzenleri de birer alettir. İnsanları refaha ve mutluluğa kavuşturacağı iddia edilen yönetim araçlarıdır hepsi.
Hangisinin iyi, hangisinin kötü olduğu ayrı tartışma konusu. Ama şurası belli ki, nasıl kullanıldıkları çok önemli.
Sosyalizm iyi niyetli aydınlar için umut kapısı oldu. Rusya'daki denenmesi kötü kullanılınca yarı-faşizme dönüştü.
Kapitalizmin temelinde sömürü var kaçınılmaz biçimde: becerebilen kişi sermaye bulup iş kuracak, başkalarını çalıştırarak ürettiği mal ya da hizmeti satacak, kazancın bir bölümünü onlara verip gerisini cebine atacak.
Pek şık bir görüntü değil. Ama anlaşıldı ki insanlık da şimdilik başka türlüsüne pek layık değil. Avanta peşinde koşmayıp verebileceğini topluma kardeşçe sunacak proletarya yok ortalıkta. Emekçilerin büyük çoğunluğu fırsat bulup o
"becerebilen kişi" olmaya bakıyor.
İster istemez bu çerçevede yaşamaktayız. Şimdilik.
Gelgelelim iş orada bitmiyor. Kapitalist sistemi ayrıca kötü kullanan, dolaylı
"normal" sömürüyle yetinmeyip o düzen içinde dolaysız soygun da uygulayanlar var.
***
Son günlerde okuyup duruyorsunuz: düzenin kalesi Amerika'da en baba finans kuruluşlarından Goldman Sachs aleyhinde dolandırıcılık suçlamasıyla dava açıldı resmen.
Karışık bir iş gibi görünüyor ama değil. Bu kuruluşlar ipotek karşılığı yaptıkları yatırım anlaşmalarını birbirlerine devrediyorlar. Goldman Sachs elindeki batık kredi anlaşması kağıtlarını başkalarına satarken gerçekleri gizlemiş.
Bizde dev holding kurucularının bakkallıkla işe başlarken kurtlu peynir sattıkları söylenir ya. Aynı o biçim. Yalnız basık dükkâncıklarda değil de gökdelen tepelerinde yapılıyor.
Obama elbette anti-kapitalist devrimci falan değil. Düzene karşı çıktığı yok. İstese de çıkamaz zaten. Ama kurtlu kredi yutturmacası gibi üçkâğıtçılıkların üstüne gitme çabasında.
Tabii, karşı saldırı başladı. Bir büyük rakipten kurtulma sevinciyle destek veren kuruluşlar var ama,
"Terslikleri alelacele kurcalamanın da bir sınırı olmalı" havasındakiler çoğunlukta.
***
Vahşi kapitalizmin ehlileştirilmesinde sıra Türkiye'ye de geliyor.
Tarihimizdeki yaygın vakıf geleneği refah paylaşımına uygun bir zemin hazırlamıştır. Başbakan da düzenin mekanik mantığına körü körüne bağlı kalınmamasını isteyerek
"Azami kâr peşinde koşup boyuna işçi çıkarmayın, birkaç kişiyi işe alın" diye biraz insancıllık önerdi. Kıyamet kopuyor.
Ama tarihin akışı uygarlık yönünde. Direnilse de, yumruklar gitgide azalacak; tokalaşmak için birbirine uzanan eller çoğalacak. Göreceksiniz.