Psikanaliz ile ilgilenmiş olanlar bilirler, Freud düşüncesine göre bilinçaltımızda çok şey cinsel anlam içerir. Örneğin kravat penis simgesidir. Erkeklerde bulunur, öndedir, etkileyici görünmesine önem verilir.
Silah da öyledir. Kılıç kına sokulur çıkarılır. Ateşli silahın namlusu hedef kişinin gövdesine giren mermi püskürür.
Peki, neye yarar silah? İnsan öldürmeye.
Öylece o simgenin algılanmasında cinsellikle ölüm birbirine dolanır. Don Juan gibi çapkınlık efsanesi kahramanlarının hep usta silahşor gösterilmesi bundandır.
Ajanlık numarası 007 olan James Bond romanlar ve filmlerde birbirinden güzel kadınları hizaya dizer.
Numarası da "öldürmeye yetkili kılınmış ajan" anlamına gelir. Attığını vurur tabii; ıskalaması söz konusu değildir. Ve o iki hünerin birleşiminin okurlarla seyirci yüreklerini hoplattırdığı varsayılır.
Oysa, düşünürseniz, bu ne ters bir yaklaşımdır! Üremenin, yani insan yaratmanın aracı olan cinsellik ve öldürme, yani insanın yok edilmesi, nasıl birbirini tamamlar? Nasıl "seksi" görülür cinayet takım taklavatı?
Ters, mers, yaygındır o vahşice algılama. Bir yandan cinsel uğraşlara ölçüsüzce enerji harcadığım, bir yandan dünyanın kestirmeden düzeltilmesine katkıda bulunma hayallerine kapıldığım toyluk yıllarımda ben de 38 Detective Special Smith-Wesson taşırdım arka cebimde. Şimdi komik bulduğum Rambovari üstünlük duygusunu iyi bilirim.
***
Bireylerin silahlı efelenmelerine alkış tutulduğu gibi, ülkelerin ölümcül yiğitlik taslamalarına da hayranlık duyulabiliyor.
Başbakan Erdoğan, Davos'da İsrail devlet
adamına "Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz" deyince bizim yorumcularımızın birçoğu o sözü ölçüsüz bir hakaret diye eleştirdiler.
Ama o ülkenin amigoları inkâr etmezler ki söz konusu ustalığı. İsrail gizli ajanlarının ve komandolarının dünyanın orasında burasında
"baskın yapıp düşman temizleme başarıları" ile övünür dururlar hep.
Yalnız, genellikle o işlerde asıl maharet sonuç alırken iz bırakmamaktır. Son zamanlarda İsrail fantomlarının tereyağdan kıl çeker gibi görev tamamlayıp kayıplara karışma ustalıklarında biraz azalma görülüyor.
Dubai'de bir adamı öldürmek için 26 kişilik müfreze göndermeleri çifteyle sinek avlamaya benzedi. Üstelik Arap polisi şıp diye aydınlattı yastık cinayetini.
Şimdi de bir Arap dövizcisinin kurşunlanması için Macaristan'a iki uçak dolusu adam yollama olayı var. Birkaç günde açığa çıktı cascavlak. Esrar perdeleri arkasında kalması beklenen bu işler suikast turizmine dönüyor.
Daha önemlisi, dünyadaki hava değişikliği. İsrail'in James Bond imajı yıpranmaya, yerini bir patavatsız zorba görüntüsüne bırakmaya başladı.
***
Obama'nın hali derseniz, içler acısı. Ülkesindeki cicim ayları çabucak sona erdi. Görev süresinin ortasındaki Kongre seçimleri yaklaşırken, netameli sağlık reformu nedeniyle başı dertte.
Şimdi de dünya kamuoyu nezdindeki itibar kredisi İsrail yüzünden suyunu çekmekte. Şımarık küçük kardeş dev ağabeye nanik üstüne nanik yapıyor.
Kırk katır mı, kırk satır mı türünden
"ödün verip küçülme ile ödün vermeyip düşme riskini göğüsleme arasında seçim" sorunu her liderin karşısına çıkabilir. Garibim Hüseyin o kavşağa pek çabuk geldi. Başkentindeki baskı tezgâhlarına direnerek Ortadoğu'daki devlet eşkıyalığına karşı çıkıp çıkamayacağı yakında belli olacak.
İsrail bizim de önümüzde büyük sorun. Lobicileri Ermeni lobicilerine göz kırpıyor, yöneticisi elçimizi alçağa oturtuyor, cinayet uçakları üstümüzden uçuyor. Ayrıca, uzaklardaki
"dost" ülkeler bir yana, Ermeni, Yunanlı, Rum ve İranlı komşularımızdaki kavak yellerine bakıyorum da...
Bu hengamedeki tek seçeneğimiz ödünsüz ama serinkanlı davranmaya çalışmak. Ramboluk ile sünepelik arasında adam gibi durmak.
Davutoğlu'na kolay gelsin!