Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Goller ve fauller

Lisedeki sınıf arkadaşlarımdan biri kâğıt oyunları ustasıydı. Bir gün onunla Bebek rıhtımında yürürken kaldırımda tezgâh kurmuş bir üçkâğıtçı gördük.
Arkadaşım "Bul karayı, al parayı!" diye bağıran adamın karşısına çömeldi, cebinden çıkardığı parayı ortaya koydu. "Sen bul, sen al, yoksa ben seninkini alırım" dedi. Ve öyle bir el çabukluğu hüneri gösterdi ki, karayı bulamayınca gık diyemeyen üçkâğıtçının burnuna gülerek parasını kaptı.
Son yıllarda Batı ülkeleriyle ekonomik ilişkilerdeki kimi başarı örneklerimize baktıkça o adamcağızın şaşkın yüzü geliyor gözümün önüne.
Kapitalizm oralarda icat edildi. Para gücünü kılıç gücünün önüne geçirip dünyayı sömüre sömüre zengin oldular. "En akıllıca üreten, en çok satan, en fazla kâr eden üste çıkar" düzeni gezegene yayıldı. Bezirgânlığa aklı ermeyen Osmanlı alta düştü, sonunda yarı-sömürge oldu.
Tam sömürgeleşmesine ramak kalmıştı ki Mustafa Kemal zekâsı ve yüreği imdada yetişti.
Silkinip dövüştük, bağımsız ülke kurduk.
Ama onu kurarken kullanmak zorunda kalınan bürokrasi zamanla kemikleşip kapalı ekonomi hantallığı yarattı. Dinamo gibi nüfusumuzun ve bulunmaz arsamızın kozlarından yararlanamıyor, yarışlarda yine geçiliyorduk.

***

Bu sefer Turgut Özal kafası devreye girdi, ekonomiyi açtı. Yer yer sürüp giden bürokratik tıkanıklıklara, sosyal adaletsizlik ve yolsuzluklara, darbeli marbeli çalkantılara karşın hızlandık. Derken tırısa kalktık. Başladık mı krizdeki şaşkın kapitalistlere kapitalizm dersleri vermeye!
Bakın göklerde batık Batılı şirketleri sollayan THY kartalımıza.
Bakın insanca tıp düzeni kuramadığı için hastalarını kazıklama ayıbından kurtulamayan Amerika'dan ülkemize tedavi turizmi köprülerini çoğaltma hazırlığındaki sağlık sektörümüze.
Bakın bize burun kıvırma şampiyonu, boy değil ruh ve kafa cücesi Sarkozy'nin ülkesindeki 90 yıllık müflis otomotiv devinin kurtarıcısı diye alkış toplayan Manas'a. Adam "para babası" değil. Teknoloji ve yatırım ustası bir zekâ küpü mucit.
Demode solcuyum ama kapitalizm sahasında işadamı ve yöneticilerimizin attıkları golleri seyrederken neşeleniyorum. "Avrupa Birliği er geç üye ol diye kapımıza gelecek" tezini hayalcilik ürünü mü sayıyorsunuz? O da olacak. Ben göremesem de, o keyfi yaşayacak çocuklarım.
Elverir ki kendimize çelme atmayalım.
***

Bu yazıya başlamışken bir dostum aradı. Hukukçu değil ama hukuk meraklısıdır; her şeyi "Hakça mı?" diye izler dikkatle. İktidar partisinin ne yeminli muhalifidir, ne sadık yandaşı. Acayip adam, gazete diye Zaman, Cumhuriyet ve Taraf okur.
("Onlardan birine yaz, seni de okuyayım" diyor; "Normalleş, düşüneyim" diyorum.)
Sayfaları çevirirken "Çelik'ten Deniz Feneri Savunması" diye bir başlık görüp üzülmüş. Eleştirisi şu:
"Hüseyin Çelik demeçlerinde partisinin davayla ilgili işlemlere müdahale etmediğini söylüyor. Yani partisini savunuyor, sanıkları değil. Öyle yanıltıcı başlık atmak basın etiğine uymaz."
Vaktiyle İlhan Selçuk, Çetin Altan ve bendeniz Cumhuriyet, Akşam ve Milliyet'te üç "sol köşe kalemşörü" diye bilinir, boyuna birlikte katıldığımız tartışmalı toplantılarda hızlı gençlerden alkış toplar, karşımızdaki "sağcı" konuşmacılar yuhalandıkça "Yapmayın, haklı tezleri zorbalıkla savunulur duruma düşürüyorsunuz" der ama dinletemezdik.
Yakında seçim öncesi dönemine gireceğiz. Medyada sabah akşam maçlar olacak. Kimse fazla faul yapmazsa tribünlerden iniş tehlikesi yaşanmaz.
Başlık atmak gibi işlerle görevli arkadaşların haberi olsun: okur dalgada değil. Çoğu şahin gibi izliyor her şeyi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA