Rakı için "Şişede durduğu gibi durmaz" derler ya. Bela çıkarmada testosteron adlı sıvının yanında ana sütü misali masum ve uslu kalır.
Asıl o hormon erkek guddesinde durduğu gibi durmuyor. Kana karışıp beyne vurdu mu, sıfır numara manyağa döndürebiliyor en kerli felli zevatı. Yaşını başını almış krallar, cumhurbaşkanları, başbakanlar, büyük zenginler, bilim adamları iştahlarını kabartan her kadını nesne gibi kullanmaya kalkıp rezil oluyorlar. (Berlusconi'ye bakın.)
Kadınlar açısından, testosteron yoğunluğunun zararı da var, yararı da. Doğru ölçüde hoşa giden erkek ilgisi saldırganlık sınırına yaklaşırsa tedirgin ediyor tabii. Ama o ilgiyi sömürü aracı gibi kullanan, çevreye karşı övünme konusu yapan, salgıları sayesinde erkeklerden asalakça yararlanan kadınlar da yok değil.
***
İbrenin iki yana da dönebileceğini gösteren en çarpıcı olayları Bill Clinton dostumuz yarattı yakın geçmişte.
Çok zeki, çok yetenekli, çok eğitimli, ama çok da hormonlu olan başkan Beyaz Saray'da Monica adlı salak kızla yediği herzeleri inkâr ederken
"Ben onunla cinsel ilişkiye girmedim" dedi. Gelgelelim kızın dolabında bulunan bir mavi giysinin üstündeki sperm lekelerinin kendisinden kaynaklandığı anlaşılınca, cinsel ilişkinin ne olduğu uzun uzun tartışıldı Amerikan kamuoyunda.
Arkadan bir kadın çıktı ortaya.
"Mister Clinton bir otel odasında pantolonunu indirip benden oral seks istedi" diyerek ülkeyi ayağa kaldırdı. Hukuksal kanıt diye de başkanın o durumdaki görüntüsünü anatomik ayrıntılarla anlattı.
Çekilen fotoğraflar Yüksek Mahkeme'de incelendi, Kongre'de görüşüldü; aylarca süren çekişmelerden sonra ABD Cumhurbaşkanı bir
"cinsel taciz" iddiası yüzünden azledilmekten kıl payıyla kurtuldu.
***
O ülkede kadınları tacizden koruma kampanyası bir ara abes ölçülere varmış, iki cins arasındaki ilişkileri zehirlemişti. Bir işyerinde kendisine
"Bluzunuz yakışmış" diyen erkeği
"Memelerime laf attı" diye mahkemeye veren kadın milyonla dolar tazminat alıyordu. Adamlar yaşlı kadına bile kapı açamaz, manto tutamaz, iskemle çekemez olmuşlardı.
Bu aşırılığa yine makul kadınlar karşı çıktı. Başkanı ihbar eden yosmayı kınadılar.
"Düzgün kadın dava açmadan da kendini erkek arsızlığından korumasını bilir" diye yazdılar; adamın otelinin odasında ne aradığını sordular.
Tabii, o yaklaşımın da bizim kimi toplum kesimlerimizdeki
"Dişi köpek kuyruk sallamadıkça erkek yanaşmaz" inancının paraleline girmemesi gerekir.
Nedir doğru ölçü?
***
Sözcükler çözüm içerebiliyor. Arapçadan alıp rahatsız etme anlamında kullandığımız
"taciz" aslında acizleştirme demektir.
Bir erkeğin bir kadını çekici bulması, bunu belli etmesi, uygarca çerçevede ona yaklaşmaya çalışması doğaldır. Ama hayır yanıtı aldıktan sonra kasının ya da parasının gücüne, mevki üstünlüğüne, herhangi bir kozuna güvenerek kadını aciz duruma düşürüp zorlaması çirkindir, ayıptır, kimi durumda suçtur.
Kısacası, erkek ya da kadın, bir insanın başkalarını kullanmaya kalkması yanlıştır.
"Şey" gözüyle bakmamalıyız türümüzün herhangi bir bireyine.
Yalnız cinsel konularda değil. Ekonomi dahil, her alanda.