Aydınlarımızın çoğunda televizyon izlememe özentisi var. Tavşanın dağa küsmesi gibi bir tuhaflık bu. Yığınları en çok ve en kestirmeden etkileyen yayın aracını görmezden gelmek, onlardan kopukluğu marifet saymak anlamında bir züppelik türü.
Böyle düşündüğüm halde ben de pek bakamıyorum ekranlara. Tutarsızlıktan değil, yaşantımı akıllıca düzenleyememe sonucu vakitsizlikten. Yerli ve yabancı kanallarda yalnız haberlerle birkaç tartışma programını düzenli izlemekteyim.
(Yararlı olanlar vakit de kazandırıyor aslında. Örneğin Mehmet Barlas'la Emre Kongar'ın Yorum Farkı'nda bilgilendirme amaçlı çekişmelerinden yararlanıyor musunuz? Her akşam birkaç belgesel seyretmiş gibi oluyor insan.)
Tayfasını İstanbul'a getirip cömertçe ağırlayan Oprah Winfrey'i bilirsiniz. Yalnız Amerika'nın değil, dünyanın en etkili sohbet programlarından birinin başındaki hatun. Adını andığı kitap 24 saatte satış rekoru kırıyor, bir sabah "Isırgan otu afrodizyakmış" dese öğleye kadar tarlalarda ısırgan kalmıyor.
Onun şovunu herhangi bir televizyon programının sollayacağı düşünülemezdi. Ama oldu. Mucizeyi yaratan da Türk asıllı kalp cerrahı ve araştırmacı Dr. Mehmet Öz!
Babası Amerika'da çalışırken orada doğan bu soydaşımız, en iyi üniversitelerde yetişmiş (ve başkalarını yetiştirmiş), uzmanlık alanına yenilikler getirmiş, onların gerektirdiği aygıtları icat edip geliştirmiş, ilk robotlu kalp ameliyatını yapmış, kitaplar yazmış, ağaçtan armut toplar gibi kucak dolusu ödüller devşirmiş bir harika adam.
Çok hoşuma giden bir özelliği de Türk kişiliğini özenle korumuş olması. Yurtdışında üç beş yıl kaldıktan sonra "Hani... ııııı... nasıl derler..." diye kemkümleyen kimi vatandaşlarımızın tersine, dilimizi kusursuz konuşuyor. Amerikalı hekim eşinin doğurduğu çocuklarına Türk adları veriyor.
***
Dünkü pazar sabahı her günkü gibi gazete sayfaları ve ekranlardaki haberleri izliyordum. Her günkü gibi içim karardı.
Bağıranlar çağıranlar, yumruk sallayanlar, ağlayanlar... Açılım duraklamasına sevinen "fazlasıyla Türk" politikacılar... O duraklamayı gerekli kılan "fazlasıyla Kürt" akılsızlar...
Ya sabır çekerek kanaldan kanala geçerken Dr. Öz'ün programına rastlamaz mıyım! Bizim ekranlara da getirilmiş. Her gün sağlık sorunlarını işlerken güler yüzlülüğü ve iyimserliğiyle seyircilere akıl dağıtacak, yürek ferahlatacak.
Bu zeki, birikimli, cana yakın, çok da yakışıklı soydaşımız karmaşık tıp sorunlarını kolay anlaşılır duruma getirerek açıklıyor. Dinleyen Amerikalı kadınların içlerinin eridiği besbelli. Şikâyet dile getirerek soru sorarken bile ağızları kulaklarında.
Bize en önemli yararı: Batı'nın çirkin ve barbar kesimlerinde çirkin ve barbar gösterilmemiz yüzünden zedelenen gururumuza merhem olur da, komplekslerimiz azıcık tedavi görür umarım.
***
Merak edip internete girdim, doktorumuz üstüne çabucak bilgi edindim. Kalp sağlığı konusundaki öğütlerinden biri şu:
Sevgisizlik çok tehlikeli. Kimseyi sevmeyen ya da kimse tarafından sevilmediği duygusuna kapılan insanlarda öfke kabartıları birikiyor. Bunun da yüzde elli olasılıkla kalp krizine yol açtığı, istatistiklerle doğrulanan bir gerçek.
"Aman sevgisizlikten ve müzmin öfkeden kaçının" diyor.
Kişilere ilişkin bu gerçeğin toplum ölçeğinde de geçerli olduğunu düşündüm. Yardımsever hekimimize ben de soru yöneltmek istiyorum:
Mehmet Akif'in bayrağımızda bile gördüğü şiddet ve celal nöbetleri niçin sürüp gidiyor 2009 Türkiye'sinde?
Niçin müzmin öfkeleri giderip karşılıklı anlayış ve mümkünse sevgi ortamları oluşturma denemelerinin çıkmaza sokulmasına çalışılıyor?
Okşamak için uzatılan eller niçin tırmalanıyor?
Aynı safta olması gerekenlerin bile birbirlerine ısrarla saldırması nasıl bir illetin belirtisidir?
Hemen kendini doğal yolla iyileştirmeye yönelmezse, toplumumuz kaçınılmaz bir ağır krize doğru mu gitmektedir?
Siz ki göğsü kesmeden kalp ameliyatı yapma yeniliğinin öncülerindensiniz, ülkemiz için neştersiz bir çözüm görebiliyor musunuz?
Medet, doktorcuğum! İzan yoksullarına akıl lütfen! İvedilikle!