Erkek kanındaki testosteron ve adrenalin dozlarının devlet politikasını etkilediği görülmüş müdür?
Etkilemediği görülmemiştir.
Ömrünü erişebildiği her yeri yakıp yıkmakla, o eğlenceden artırabildiği vaktini de sayısız kadından sayısız çocuk peydahlamakla geçirdiği bilinen Atilla "En büyük keyif başka erkekleri öldürüp atlarıyla avratlarına el koymaktır" demişti.
John Kennedy gizli yaşantısında azgın tekeydi. Ama yiğitliğe toz kondurma konusunda kompleksleri vardı. Babası Londra büyükelçisi iken Hitler'e karşı alttan almış olmakla ünlüydü. Kendisi Başkan seçildikten sonra Castro rejimini bertaraf etmek için Küba'yı işgal etmeye kalkmış, deneme fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Danışmanları seçmen gözünde itibar yenilemek için o konuda erkekçe bir şeyler yapması gerektiğini söylüyorlardı.
(İnönü'nün İkinci Dünya Savaşı'na katılmamakla ulusun erkekliğini öldürmüş olduğunu ileri süren salon cenkçileri gibi.)
Berlin ablukası yüzünden Kennedy ile Kruşçev arasında kol güreşi vardı. Sovyet lideri Küba'ya uçaksavar füze yerleştirmeye başlayınca Amerikan şahinleri adanın hemen bombalanmasını kamuoyu önünde önermişler, kuzey yarıküredeki bütün insanları yok edecek bir atom savaşını göze almak istemeyen Kennedy buna karşı çıkmış, ama pısmış görünmemek için de televizyonda efelenmişti:
"Küba'da savunma amaçlı füzelerin varlığına katlanabiliriz. Ancak, Ruslar oraya saldırı amaçlı silah taşımaya kalkarlarsa sonuç onlar için kötü olur."
Derken 18 Ekim 1962 sabahı önüne bir U-2 casus uçağından çekilmiş fotoğraflar getirildi. Adaya Amerika'nın her köşesini rahatça vurabilecek büyük nükleer füzelerin yerleştirilmesine başlanmıştı!
***
Herkes sordu hemen:
"Bunu denerlerse kötü olur demiştiniz. İşte deniyorlar. Ne yapacaksınız?"
Kennedy adanın ablukaya alınmasını, oraya yönelen bütün Sovyet gemilerinin durdurulmasını emretti donanmaya.
Gelgelelim Atlantik'te o yönde yol almakta olan Rus şileplerini korumakla görevli denizaltılar vardı.
Kaçınılmaz görünen kıyameti önlemek için Kruşçev formül önerdi:
"Siz Küba'ya saldırmamaya söz verin, Türkiye'deki füzelerinizi çekin, biz de adadakileri sökelim."
Kennedy'nin bütün danışmanları karşı çıktılar buna. (Gizlice banda aldırdığı konuşmalar sonradan halka açıklandığı için kimin ne dediği sözcüğü sözcüğüne biliniyor.) NATO üyesi Türkiye'den füzeler çekilerek geri adım atılır ve efeliğe gölge düşürülürse ittifakın genelinde güven kalmayacağı söylendi.
Son karar toplantılarının yapıldığı günlerden birinde ben Londra'da, bir radyo konuşması için BBC'nin Bush House stüdyosundaydım. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Sıramı beklerken bir ekranda izlediğim panel katılımcısı kadının sözünü unutamam:
"Türkler 'Aman şu füzeleri götürün' deseler de hep birden belamızı bulmasak!"
Açıklanan kayıtlara göre, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı George Ball ise kritik toplantıda şunu söylemiş:
"Alttan alacağımızı bildirirsek Türklerin siniri fena bozulur."
Erkekliğiyle aklı arasında kalan Başkan uzun uzun düşündükten sonra insana yakışan bir cevap vermiş:
"Sinirler zaten bozuk, George. Kruşçev'in önerisi haksız değil."
Kardeşi Robert'i Sovyet büyükelçisine gönderip mesaj iletmiş:
"Türkiye'deki füzeler eskidi; altı aya kadar onları çekeceğiz. Şimdi bunu açıklamayalım. Ama söz. Çekeceğim."
Kruşçev de bu gizli anlaşmaya güvenerek geri adım attı. Dünya iki liderin erkeklik yarışması yüzünden Niyazi olmaktan öyle kurtuldu.
Şimdi biz tarihin o en büyük vartasıyla kıyaslanamayacak kadar küçük çaplı ve anlamsız ego itişmeleriyle bir güzel barış fırsatını kaçırmak tehlikesindeyiz.
"Bittiniz de ondan pes ediyorsunuz" diye tutturulursa tepki gelir:
"Bitmedik! Siz çıkar yolda olmadığınızı anladınız da ondan kucak açıyorsunuz."
O taraf ölçüyü kaçırıp tamtam çalarsa berikilerin tepesi atar;
"İp inceldiği yerden kopsun!" öfkesi ağır basar.
Bağışlanmaz yanlışlar ve sonuçlara yol açması bir yana, şu kavşakta karşılıklı keçileşmek düpedüz aptallık olur. Lütfen hep ona kadar sayarak kendimize hatırlatalım:
Erkekliğin aptallıkla eşanlamlı olması şart değildir.