Ne zaman demokrasinin önündeki engellerden söz açılsa,
Bilim yuvası üniversiteleri konuşsak,
Söz döner dolaşır mutlaka YÖK'e de gelir.
Öyle ya, Yüksek Öğretim Kurulu, 1982 Anayasası'nın ürünü.
***
1982 Anayasası ise
12 Eylül müdahalesini yapan askerlerin...
2547 sayılı YÖK Kanunu, kanun değil, sanki Demokles'in kılıcıydı üniversiteler üzerinde.
Solcusun ha! Defol...
İnançlı mısın, o halde giremezsin.
Küpeliysen almayız, başörtülüsün sokmayız...
Bunları yaşadık.
***
Suç YÖK'ün de değil aslında, bir zihniyetin.
Farklılıklara saygı duymayan bir anlayışla hazırlanan yasaların...
Rahmetli İhsan Doğramacı'yı hatırlıyorum da...
Üniversitelere çok büyük emek verdi, büyük eserler bıraktı.
Ama sopasız ve apoletsiz generalleri aratmayan uygulamaları da vardı.
***
Kemal Gürüz'ü unuttuk mu?
Hani, geçenlerde 28 Şubat nedeniyle sorgulanıp içeri tıkılan YÖK Başkanı'nı...
Kuşkusuz iyi tarafları da vardı YÖK'ün, üniversitelere bir düzen getirmek için oluşturulmuştu.
Ama zapturapt altına alan faşistçe uygulamalarıyla da gündeme geldi.
Sırf sakalını kesmedi diye görevinden alınan ya da üniversiteden atılan
Hocalar vardı, unutmadık daha...
***
Dediğim dedik, çaldığım düdük rektörleri de...
Ama artık yeni bir dönem var Türkiye'de...
Türkiye'yi çağdaş ve daha ileri bir demokrasiye kavuşturmak için,
***
Üniversitelerimiz de üzerlerine düşeni yapacak mı yapamayacak mı?
Üniversiteler özgür tartışma ortamları yaratabilecek mi?
Soru budur.
Çağın da ötesine taşıp bilimin ve aklın gereğiyle mi hareket edilecek?
Yoksa hurafelerin çukurunda kalıp
'yüksek liseler' olarak mı kalacak üniversiteler?
***
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, 19 üniversitemizin rektörlerini atadı önceki gün.
İçlerinde bölgemizde olan üniversiteler de var, dostumuz, ahbabımız rektörler de...
Sevgili hocamız
Prof. Dr. Erkan İbiş Ankara Üniversitesi Rektörü oldu,
Bizim
Trabzon'daki KTÜ'nün başına Prof. Dr. Süleyman Baykal,
Elazığ Fırat Üniversitesi'ne
Prof. Dr. Kutbettin Demirağ,
Gaziantep Üniversitesi'ne
Prof. Dr. M. Yavuz Coşkun,
Malatya İnönü Üniversitesi'nin başına da yeniden
Prof. Dr. Cemil Çelik atandı.
***
Bu arada Boğaziçi Üniversitesi'ne
Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, Diyarbakır Dicle Üniversitesi'ne
Prof. Dr. Ayşegül Saraç atandı, yani bu iki güzel üniversitemize kadın eli değdi.
***
Sayın Cumhurbaşkanı, Çukurova Üniversitesi Rektörlüğüne, en çok oyu alan
1'inci sıradaki aday
Prof. Dr. Mustafa Kibar'ı atadı.
İyi de oldu.
Soyadı gibi kibar olan Prof. Dr. Mustafa Kibar'ı bekleyen bir dizi sorun var Çukurova Üniversitesi'nde.
Bir değil, birkaç sorunla birden boğuşması gerekecek.
***
En önemlisi; üniversiteler doğurmuş olan bu üniversitemizde, sadece bilimin ve aklın egemen olmasını sağlamasıdır.
Öncelikli görev budur.
Çukurova Üniversitesi'nin yolsuzluk, kayırma ve sürgünlerle anılmasına yol açanlardan hesap sormak da öncelikli görevlerindendir yeni rektörün.
***
Barışa da hoşgörüye de evet ama bir dönemin pisliklerini halının altına süpürmeye hayır.
Çukurova Üniversitesi'nde hatırla işe alınanlar var mıdır, kıyak atamalar yapılmış mıdır, sürgünler ve haksızlığa uğrayanlar olmuş mudur, ihalelere fesat karıştırılmış mıdır?
***
Bu soruların cevabı bizce malum; ama sayın Kibar'ın işi, bir yandan üniversitedeki bilimsel ölçütleri yükseltmek, diğer yandan usulsüzlükler ve yolsuzlukların üzerine cesaretle gitmektir.
Çukurova Üniversitesi'nde işe ciddi bir temizlik yaparak başlamak, yanlış yapandan ve onunla birlikte hareket edenlerden hesap sormak, Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kibar'ın en öncelikli görevdir.
Aksi laftır, hikâyedir.