Her gün gözümüz kaç bin kez bakar.
Göz kapaklarımız kaç defa açılıp kapanır ya da?
Bilir miyiz?
Ya günde kaç kez nefes aldığımızı?
Kalbimiz günde kaç kere çarpar acaba?
Hiç bunlar aklımıza gelmez değil mi?
Ama bunlarsız da edemeyiz...
Ana acısını yaşamayan bilmez.
Anaların ölümü nasıl yürek yakar iyi bilirim. Onun için de kim olduğuna bakmadan Allah'ın rahmetine kavuşan her ana yüreğimi acıtır.
Ben, anama çok bağlıydım. Ölümüyle yıkıldım.
Acısı hiç geçmiyor.
Tıpkı günde kaç kez nefes aldığını bilmeyenler gibi anası yaşarken kıymetini bilmeyenler var maalesef.
Onlara yazıklar olsun.
***
Dün Ankara'da öğrendim Başbakanımızın güzel anacığını kaybettiğini…
Çok üzüldüm.
Sayın Başbakan, yıkılmıştır şimdi.
Tenzile Ana'yı Başbakan Erdoğan'ın Anneler Günü ziyareti sırasında tanıdım.
Anam gibi çilekeş, cefakar ve oğulları için canını verecek kadar da sevdalı bir ana…
Dünyayı titreten adam nasıl da anacığının elini hürmetle ve sevgiyle öpmüştü.
Nasıl nazlanmıştı çocuklar gibi.
Tenzile Ana'nın da nasıl mağrur bir duruşu vardı.
Oğluna olan sevgisini belli etmeyecek kadar da mütevazıydı...
Beyaz başörtüsünü sardığı yüzündeki çizgiler, aynı zamanda Karadeniz kadınının çilesini gösteriyordu.
Belli ki Sayın Başbakan o derin bakışlarını anasından almış.
Kısıklı'daki ziyaret sırasında fark ettim bu benzerliği.
Sayın Erdoğan anacığına nasıl içten, nasıl sevgiyle sarılmıştı.
Görüntüleri izlerken anam aklıma gelmiş, "Keşke o da sağ olsaydı şimdi" demiştim gözlerimi silerken.
Ben de anama öyle sarılır, öyle öper, öyle koklardım.
Ne keyiflenirdi bilseniz.
Hele fistuğum dediğimde...
Yüzünde gülücükler açardı güzel anamın.
Sayın Başbakan da annesine sevdalıydı.
Annesinden bahsettiğinde gözleri dolan, yüzü gülen Başbakan Erdoğan her fırsatta bir araya geldiği anacığının elini öper, hatırını sorardı.
Sayın Erdoğan, kendi anasına olduğu gibi tüm annelere de önem verirdi.
"Cennet anaların ayaklarının altındadır" Hadis-i Şerif'ini bu yüzden sık sık tekrarlar ya.
***
Karadeniz dağlıktır,
Karadeniz'de ekecek düz arazi de yoktur.
Yani geçim çok zordur bu bölgede…
Diğer bölgelere hiç benzemez Karadeniz…
Doğası vahşidir…
Ne kolay geçit verir, ne de ürün…
O yüzden gurbete mahkumdur bizim uşaklar.
Memleketi ise çocuklarla birlikte analar bekler… Analar, hem babadır hem öğretmendir hem de doktordur.
Kazara ayağımız burkulmuşsa mısır hamuruyla ilk müdahaleyi onlar yapar.
Basma entarisi, cislavet lastik ayakkabısıyla kaç kışı, kaç yaz
ı geçirir güzel analarımız...
Yol yoktu.
Rahmetli anacığım odununu, otunu mecburen sırtında taşırdı.
Çocukların giyeceğinden, ahırdaki ineklerin yiyeceğine kadar her şeyi düşünmekten kendini unuturdu güzel ve dünya tatlısı anam.
Biz, onları sadece mayıs ayının pazarına sıkıştırılmış bir günde hatırlamayız ki...
Cennetin, onların ayaklarının altına serilmiş olduğunu galiba en iyi biz biliriz.
Köy ve yaylaların yolları onların ayak izleriyle doludur.
Hayatını kaybetmiş tüm annelere, Tenzile Ana'ya ve tatlı fistuğuma Allah'tan rahmet diliyorum.
Mekanları cennet olsun.
Sayın Başbakanımız'ın ve ailesinin de başı sağ olsun.