Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Şişman bir yazı

Tam da bugünlerde şişmanlıkla ilgili bir kitap okuyordum.
Adı; 'Yatak'. Yazarı: David Whitehouse.
Aslında kitabı okuduğum söylenemez, yani diğer okuduğum kitaplar gibi... Onunla acıyorum ben. Dört yanım ağrıyor. Sürekli "Bırak okuma" diyorum kendime.
Zaten romanları sevmiyorum. Hiç öyle başkalarının hayatlarında kaybolmak cazip gelmiyor bana. Garip miyim neyim, okuduğum karakterler içime kaçıyor her defasında. Sevmiyorum öyle içsel kalabalıkları.
Ben tek başıma yeterince kalabalığım zaten.
Neyse, kitap iki erkek kardeş üzerinden gidiyor. Küçük kardeş kahramanı abisini anlatıyor.
Abi çocukluğunda adeta kasabanın yıldızı. Taşkın, şeytan tüylü, son derece sorunlu, sorumsuz, ele avuca sığmaz, dikkat isteyen bir çocuk.
Ailenin her mutlu anını tuzla buz etme uzmanı. İntikamcı. Bir gün ona âşık olursun, ertesi gün gebertmek istersin öyle bir şey.
Bu çocuk delikanlı olduktan sonra yirmi yıl evden çıkmıyor. Evden değil yataktan çıkmıyor. Yataktan çıkmaya değer ne var ki bu hayatta? O kıvamda.
İki çift kişilik artı bir tek kişilik yatağa ancak sığacak kadar şişmanlıyor. Nevresimler derisine işliyor. Her yanı yara.
Hasta yani. Böyle küslük görülmemiştir yani.
Kimse için kolay olamaz bir durum onunkisi... Okuması ağır gelen bir roman. Henüz bitirmedim, belki de bitirmem ama hayata küsmeyi, o zırt pırt içimize düşen bıkkınlık hissini düşünüyorum işte. Koyverip gitsek nerelere varabileceğini hayal ediyorum.
Sonra şişmanlığı düşünüyorum. Bedenin şişmanlığını. Ruhun şişmesini. Şişmekten nefes alamayacak hale gelmesini.
Tabii romandaki şişmanlık, bizim günlük hayatta sözünü ettiğimiz şişmanlıktan çok farklı ama şişman olmak çok ağır bir yük olsa gerek.
Çok zor bir imtihan.
Çevremdeki herkes kilosuna takık. Algılar çoktan bozulmuş. İmaj kaygısı sersemletmiş bizi, her anımızın içine ediyor.
Gerçekten şişman arkadaşlarım da var.
Kimileri mutludur belki ama çoğu üzgün biliyorum. Çünkü zayıf insanlar tarafından itekleniyorlar sürekli. Ve ben bundan nefret ediyorum.
Aşkta da işte de sosyal yaşamda da hep geriden gelmeye mecbur bırakılıyorlar.
Çok canları yanıyor.
Kim bilir günde kaç kere kırılıyor kalpleri.
Kaç kere bıçaklanıyorlar bakışlarla, sözlerle.
Merak ediyorum; bu kötülük niye? Bu hor görme hangi sebeple?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA