Cumartesi sabahı... kahvaltımı ettim, çayımı yudumluyorum ve düşünüyorum; bu dünyada tekamül edemeyeceksek niye yaşıyoruz?
Bir arpa boyu insanlıktan nasibimizi almayı beceremeyeceksek niçin nefes alıyoruz?
Kıskançlıklarımızı, nefretimizi, kötü duygularımızı törpüleyemeyeceksek, maddiyatla şöhretle imtihanımızı veremeyeceksek biz kendimizi nasıl adamdan sayabiliyoruz?
Annemin demlediği Bergamut kokulu çaydan bir yudum daha alıyorum. Sonra kafamı kaldırıp anneme bakıyorum...
Bir şeyler okuyor... O zaten hep okuyor, yazıyor, çiziyor... ne kadar pürüzsüz bir ruhu olduğunu düşünüyorum.
Annem aklımdan geçeni bilmiyor, az sonra yazacaklarımı bilmiyor. Aslında ben bu sabah bir abimin telefonuna uyandım.
Sinirden çıldırmış, avaz avaz bağırıyordu; "Bu sana yapılır mı, bu kadın kendini ne zannediyor, kim bunlar!!!" Cuma gecesi olanlar olmuş, ekranda bir rezilliktir almış başını gitmiş meğer...
Hülya Avşar yine şov programı yapıyor ya, konuklardan biri Murat Dalkılıç'mış. Programda gazeteci kimliği altında pek de adını duymadığımız birileri çıkıp sorular soruyormuş.
Bunlardan biri kalkıp Murat'a hani benim "Bir erkekle de aldatıldım" demecinin suyuna banmak istercesine aynen şu soruyu sormuş; "Ayşe Özyılmazel'in bir erkekle yakaladığı sevgilisi kız mıydı?"
Bravo! Murat kemküm ediyor.
Hülya Avşar da istemem yan cebime koy edasıyla sanki hoşuna gitmemiş gibi; "Aaaa çok ağır bir soru oldu" diyor.
Ya bırak Hülya Avşar! Allah rızası için bir aynaya dön de bak ve bırak bu işleri.
Bir kere yemezler!
O iğrenç, seviyesiz ve hadsiz soruyu sordurduğun kişi senin tetikçin, evinden çıkmıyor, kardeşin Helin'in basın danışmanlığını, menajerliğini falan yapıyor.
Bunu bilmeyen yok!
Kalkıp adamı hiç tanımıyormuş ayaklarına yatman da komik.
Bir daha yemezler Hülya Avşar! Senin programında senden habersiz kuş uçurulamaz. Sen her şeyi planlarsın. Sen stratejistlerin kraliçesisin.
Ama yanlışsın ve de toptan yanmışsın!
Çünkü bu ucuz numaraların, faullü ya da ofsaytlı olsun olmasın yeter ki doksana gol çakıp, basına haber olmaların devri geçti.
Bunlar çook eskilerde kaldı. Prim yapmıyor.
Otur! Sıfır!
Konuğunun kafasına ayakkabı fırlatacağına, kedi köpek çıkartıp işeteceğine, onun bunun poposunu elleyeceğine, basın danışmanın üzerinden bana "Lezbiyen" dedirteceğine adam gibi program yap.
Mesela çağı yakala, oku, gençleri takip et, vizyonunu geliştir, kendini değiştir.
Bendeki de salaklık, daha iki gün önce cansiperane şekilde seni ve kızını korudum köşelerde.
Annesindir ya... canın yanmıştır ya...
Çayım bitmiş... Kafamı kaldırıp kendi anneme bakıyorum bir daha. Demini almış kadın, demini almış insan nasıl olur diye hatırlamaya...
Sen belki iyi bir anne olabilirsin ama iyi bir insan değilsin Hülya Avşar!
Senin etin, kemiğin, kanın, bedenin şöhret olmuş, reyting olmuş, canavar olmuş.
Kendi ayakları üzerinde duran, koca-sevgili parası yemeyen, köpek gibi çalışan, okuyan, daha çok öğrenmeye çalışan, hayata tırnaklarıyla tutunan, bazen düşen, bazen dimdik devam eden genç bir kadını bir saniye bile düşünmeden harcarsın işte.
Senin her yanın pas tutmuş.
Üstelik bir kız annesi olacaksın. Peh!
Senin reytinglerden gözüne perde inmiş.
Şimdi ben sana kalkıp sorsam (ben maşa etmem soracağımı kendim sorarım abla); "Saadettin'in seni şutlama sebebi onu bir kadınla aldatman mıydı?" diye ne yapardın?
Bırak bu işleri Hülya Avşar.
Ve unutma bu dünyada yapılan, bu dünyada ödenir. Dünyanın kanunu böyledir. Senin de kızın var. Senin çoook parlak bir geçmişin var.
Allah ne yapacağını çok iyi bilir.
Acilen aynaya bak kuzum! Acilen!